3 Ekim 2011 Pazartesi

Parçalı Bulutlu

Hafta sonunu parçalı bulutlu geçirdim. Biri ne renksin bugünlerde diye sorsa, hiç düşünmeden "Gri" derdim. Manasızca ağlayasım, herkese kızasım ve çoğu zaman olduğu gibi kaçasım vardı. Cumartesi sabahı ablam ve Garmin'le dışarıda, denize karşı güzel bir kahvaltı ettik. Ne hakkında sohbet ettiğimizi hatırlamıyorum ama güzeldi kahvaltı. Kahvaltı sonrası ablam yurtdışından gelen arkadaşlarıyla buluşacaktı. "Ne giyeyim?" diye sordu annemin evine geçtiğimizde, birkaç şey söyledim, söylediklerimin hiçbirini beğenmeyip, sonunda üstündekilerle gitmeye karar verip, sadece benim sinirlerimi bozduğuyla kaldı. (Proustvari, amma uzun bir cümle oldu ya!) Sonra biz Garmin'le çıktık, "Ne olur biraz dolaşalım sokaklarda," dedim. Fakat Garmin'in bir saat sonra işe gitmesi gerekiyordu, klasik olarak biraz uykusu vardı, belki biraz uyurdu, patronları geleceği için arabanın içini toparlamalıydı. (Allah'tan bu patronlar geliyor da, arabaya koku filan alıp, bagajdaki ıvır zıvırı boşaltıyor Garmin)

Neticede Garmin saat iki sularında beni anneme bıraktı ve ben de hemen ağlamaya başladım. İşim olmadığı, Cumartesi gününü annemle geçireceğim, kendime ait odam olduğu halde (gerçi odada tartışılır, evin kirasını Garmin ödüyor) param olmadığı için bir süre ufak ufak ağladım. Annem şaşırtıcı bir biçimde moralimi düzeltti ve beni Midpoint'e cevizli, çikolatalı brownie yemeye götürdü. Ve brownie, sinirlerime gerçekten iyi geldi. Öyle güzel, öyle lezzetliydi ki! Yanında da iki fincan demleme çay içtim ve kendimi Barbara Pym romanlarındaki, çayın ve çikolatanın tedavi gücüne inanan kadınlar gibi hissettim. Çikolata, çay ve annem iyi geldi.


Kendime, bu makaronlar gibi renkli bir hayat diliyorum!

Pazar sabahı ise güneşli bir güne uyandım. Tek hayalim vardı; Garmin'in erken kalkması ve kendimizi sokaklara atmamız! Fakat Garmin, Cumartesi de dahil olmak üzere çok çalışmıştı, yorgundu, patronları geleceği için stresliydi. Ve kendileri saat 11:15'de kalktı. 08:00 sularında uyanan ben ise vakit geçsin diye yapabileceğim herşeyi yapmış - Google'dan "ne iş yapabilirim, yarı zamanlı işler, yeteneklerimi keşfetmek" tarzı aramalar yapmak da dahil - ve bu arada yine, aynı sebeplerle ağlamış ve sinirlerimi bozmuş durumdaydım. Pazar günü sinirlerimi düzelten de olmadı maalesef; annemle ablam, ablamın evini yerleştirirken birbirlerine girdiler, Garmin benim suratsızlığıma bozuldu. Annem ablam nedeniyle tüm dünyaya ve kaderine kızgındı. Ablam, annem herşeye karışıyor diye sinirliydi ve film izleyip, televizyonun karşısında uyumak istiyordu. Ben ise dediğim gibi sokaklarda dolaşmak istiyordum. İçimde annemle ablamın huzursuzluğunun sıkıntısıyla, Garmin'le biraz dolaştık da ama keyif vermedi. Akşam ise dışarıda hep beraber yemek yiyeceğimiz için, gidip annemle ablamı aldık. Aaaa o da ne? Annemle ablamın arası gayet iyi! Salaklık bende tabi, ne diye takıyorum herşeyi kafama? Herkes keyfinde. Ben hariç hepsinin işi gücü ve parası var zaten. (Evet biliyorum çok taktım bu iş ve para mevzusuna ama elimde değil.)

Bugün ise Garmin ve ablam işe, annem spora gitti. Ben de şu an annemin evinde bu satırları yazıyorum, ağlama isteğim hafifledi ama yine de bugün de hava durumum parçalı bulutlu ve zaman zaman da gözyaşı şeklinde yağmur geçişleri sözkonusu olabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder