12 Aralık 2012 Çarşamba

Yemeye Devam

Tokluktan çatlama riski altında, televizyondaki bin türlü saçmalığı izliyorum şu an. Halbuki yapmam gereken bir sürü şey var. Mesela Tombiciğim için okumam gereken bir sürü kitap var. Uyku düzeniyle ilgili acilen birşeyler yapmam lazım. Her sabah 5'te kalkmak, Tombi uyandığı için kahkahalar atsa da, benim için pek eğlenceli değil. Bir kere hava karanlık, ev buz gibi oluyor ve insan sabahın köründe henüz yürümeyen bir bebekle ne yapacağını şaşırıyor.
 
Şimdi televizyonda görünce aklıma geldi; şu Samsung Galaxy Note II şahane gözüküyor. Ne yapacaksam öyle bir telefonu?
 
Bu arada unutmadan, diyetisyene gittim geçen hafta. Hemen bir diyet vermedi, önce normalde ne yiyorsam onu yazmam gerekiyor. Valla yazmaktan, yazdıklarımdan utanıyorum ama yazıyorum. Gerçi biraz sansürleyerek yazıyorum çünkü insan korkabilir benim yediklerimden. Misal bugünü yazayım, bakalım korkacak mısınız?
 
07:00 Bir kuru kayısı,
09:00 İki dilim buğday ekmeği, 3 dilim kaşar, bal
13:30 Bir tabak ıspanak, yarım dilim ekmek
14:00 Bir adet büyük, kare, fındıklı çikolata (işte film tam da bu noktada kopuyor)
16:30 Bir adet çilekli tart, bir fincan sütlü kahve
17:00 Koca bir palet draje çikolata
18:30 Peynirli, makarnalı salata
19:30 - 20:30 Bir tabak şu minik minik fındıklı gofretlerden
20:00 Bir küçük kase bulgur pilavı üstü nohut
22:00 Bir kase dondurma
 
Durumumun çaresi çok basit, "abur cuburu kesseniz, yediklerinizde birşey yok" denilecek, biliyorum ama bir türlü kesemiyorum, sanki içime bir tatlı canavarı kaçtı. Allah sonumu hayretsin. Yeni yılda içimdeki canavar gitsin, tatlı isteği bitsin. Bitmezse de artık ne yaparım bilmiyorum.
 
Evet şimdilik hala yemeye ve başka birşey yapmamaya devam.

5 Aralık 2012 Çarşamba

Amaaaaan

Tombi de Garmin de uyudu. Ben de son abur cuburlarımı mideme indirmekle meşgulüm. Yarın diyetisyene gidiyorum ve Cuma günü de spor yapmaya başlayacağım. O kadar çok yedim ki son günlerde artık yiyecek halim kalmadı. Diyorum ki bu sefer şu kilo işini bitireyim, şöyle incecik, havalı bir kadın olayım. Hayırlısı bakalım. İnce ve havalı bir kadın olmanın yanısıra bir de sakin, huzurlu ve sevgi dolu olsam? İyi olur vallahi. Ama ben yine kıskanç ve sinir bir ruh hali içerisindeyim. Eltilerimden biri hamile imiş. Bugün öğrendik. "Eeeee bundan sanane, senin nurtopu gibi bir oğlun var, daha ne?" diyebilirsiniz. Haklısınız da. Fakat ben bir süredir de ikinci çocuk meselesine taktım. Ve sevgili eltim de ikinci çocuğuna hamile. Çocuk büyütmenin fena halde yorucu bir eylem olduğunu görmeme rağmen, bir çocuğum daha olmasını cidden istiyorum. Fakat malum, ben öyle "hadi" diyince çocuk sahibi olamıyorum. Yani olayı projelendirmem lazım. Bu da zor, sinir bozucu bir durum, Garmin'in de istemesi lazım. Halbuki mesela eltimin durumunda, bir gün doğum kontrol hapını içmeyi unutuyor ve hop hamile kaldı bile.
 
Yaaa açık konuşayım, kıskanıyorum işte, böyle şıp diye hamile kalabilmelerini, işlerinin kolay akmasını. Binlerce kez şükrediyorum oğlumun varlığı için. Ama işte insanoğlu, bir tane oldu ya, bir tane daha olsun istiyorum. Bu arada işsiz güçsüz ve iş anlamında umutsuz bir anne olarak, çocuklarıma nasıl bir gelecek kuracaksam. Bazen kendimle ilgili çok hayal kırıklığına uğramış hissediyorum. Kızıyorum kendime. Bir de oturmuş neler düşünüp, nelerle vakit kaybediyorum. Kendime kızmakla kalmayıp, bir de yüzüme şöyle sağlam bir patlatsam iyi olacak aslında.
 
Ne bileyim yahu, toparlanmak istiyorum, huzurlu, tatlı bir insan olmak istiyorum, bir de iş ve ikinci çocuk istiyorum. Saçmalamaya son veriyorum ve herkes mutlu olsun diyorum.

2 Aralık 2012 Pazar

Ne Lanetmiş Ama

Hala çılgınca yemeye devam ediyorum. Aslında çılgınca yediğim tek şey tatlı ve yaşadığım tecrübeye göre; 2 hafta boyunca frensiz tatlı yemek insana rahat 2 kilo aldırıyor. 2 hafta önce hafif bol gelen kot pantolonumun içinde, bu hafta kan dolaşımım duracakmış gibi hissediyorum.
 
Hem tatlı yemeye devam ediyorum hem de kilo aldığım için depresyona giriyorum hem de depresyona girdiğim için tatlı yiyorum. Nasıl ama? Şahane bir durum. Önceden de böyle arada çok yediğim olurdu ama hiç şu anki kadar sapıtmamıştım. Mesela bir gün, normal bir kahvaltıyla güne başlıyorum, yine normal bir öğle yemeği yiyorum. Sonra birden içime bir canavar girmiş gibi tatlı yemeye başlıyorum ve duramıyorum. Ne saçma şey yahu.
 
Dün gece, kağıt helva arası dondurma ve üzerine bir kazan aşure yedikten sonra, bu aşırı tatlı isteğinin nedeni ne olabilir diye küçük bir araştırma yaptım ve gördüm ki vücutta bazı şeylerin eksikliği tatlı isteğine sebep olabilirmiş. Yani bu istek psikolojik olmayabilir de. Yani depresyonda olmayabilirim de. Gerçi depresyon ihtimali daha güçlü geliyor bana. "Yavrum, ne güzel çocuğun oldu, hepimiz yanındayız, ne depresyonu? Allah Allah!", annemin olası depresyonuma yorumu, depresyona girmek de mesele yani. Ayyyyy bilemiyorum, ben de depresyonda olup, aşırı tatlı yemek istemem ama tutamıyorum kendimi. Ne yapacağımı şaşırdım. Psikoloğa mı, bir yaşam koçuna mı, yoksa bir diyetisyene mi gitsem, karar veremiyorum. Sanırım, diyetisyene gitmeyi tercih ederim. Oturup diğerlerine dert anlatasım yok çünkü derdimi biliyorum, fakat bir türlü çaresini bulamıyorum. Olmuyor yani.
 
Olay şu, kendi paramı kazanamıyorum, bir işim yok ve bu durum bende ciddi sıkıntı yaratıyor. Fakat ne iş yapacağımı da bilmiyorum ya da ne iş yapabileceğimi unuttum diyelim. Neredeyse 6 senedir, edebiyat okuyacağım ve sonrasında da çocuk doğuracağım diye çalışmadım ve fena halde koptum iş dünyasından. Nasıl bir salaklıktır zaten edebiyat okumak. Eski işimde kalsam çoktan müdür vb olmuştum. Gerçi o zaman da işimden mutsuzum diye yazıyor olurdum. İnsanoğlu işte.
 
Kısacası şöyle güzel ve bol para kazanabileceğim bir işim olsun ve bir de tatlı benden uzak dursun istiyorum.