7 Mayıs 2013 Salı

Twitter Dünyasında Anne Olmak

Doğumdan sonra, twitter vazgeçilmezim haline geldi. Annelik üzerine blogları olan ve aktif olarak twitter kullananları takip etmeye başladım. Bunların bazıları tecrübeli annelerdi, bazıları aynı benim gibi yeni anne olmuşlardı fakat hepsi son derece aktif ve popülerdi. Bazı günler, sözkonusu annelerin varlığı ve tecrübeleri çok işime yaradı. Bazı günler ise sözkonusu anneler kendimi ve çocuğumla ilişkimi sorgulamama neden oldu. Genelde ise sanırım onlar yüzünden kendimi kötü hissettim.

NEDEN Mİ?

Çünkü hepsi çok mükemmel gözüküyordu ve herşeyi biliyorlardı. Mesela yazdıkları twitlere ve bloglarına baktığınızda bu annelerin profesyonel bir iş hayatının olmadığını, çocuklarına kendilerinin baktıklarını, bunun yanısıra tüm ev işlerini (yemek, temizlik, ütü vb) kendilerinin yaptıklarını, çocuklarına süper sağlıklı yemekler yedirdiklerini, çocuklarının gelişimi için her türlü oyunu ve kitabı bildiklerini, kendi anneleriyle ve kocalarıyla harika ilişkileri olduğunu düşünüyordunuz ya da öyle okuyordunuz diyelim. Sonra dönüp kendi hayatınıza bakıyordunuz; çocuğa tek başına bakamıyordunuz, evi pislik götürüyordu, her akşam dışarıdan yemek siparişi veriyordunuz, gece yarıları çocuk için abuk sabuk çorbalar yapmaya çalışıyordunuz, pusetle dışarı çıktığınızdaki görüntünüz ürkütücü oluyordu (bir de yanında çocuğu olağanüstü bakımlı anneler bunalımı var), yürürken ruj sürmeye çalışıyordunuz ama o da durumu kurtarmıyordu. Annenizi anne olduktan sonra daha iyi anlayacağınıza, ona daha da sinir olmaya başlamıştınız, kocanızın her sabah insan gibi işe gitmesine sinir oluyordunuz, kimseye itiraf edemeseniz de çocuğunuzla oyun oynarken içinize fenalıklar basıyordu...Kısaca o annelerle kendinizi istemeden de olsa karşılaştırdığınızda kendinizi kötü hissediyordunuz ve düşünüyordunuz, "Evde yardımcısı ya da bakıcısı olmadan nasıl bu kadar şeyi yapabiliyor, bravo doğrusu" diye. 


Ve bir gün, satır aralarında ya da yazdıkları bir yazı sayesinde görüyordunuz ki....evde yatılı yardımcıları var, üstüne bir de oyun ablaları var, terapistleri var, paraları var, var var var var var. Yardımcılar sayesinde mükemmel olabildikleri keşfi rahatlatıcı olsa da, insan yine de sinir olmadan edemiyor. Mesela bizim de birkaç aydır, ablam sayesinde, her gün gelen bir yardımcımız var ama ben yine kendimi dağıtmış haldeyim. Yani tek başına yardımcı konsepti de değil bu anneleri harika yapan. Bilmiyorum nasıl böyle olduklarını ama sinir oluyorum, kıskanıyorum onları. Büyük olasılıkla problem onlarda değil bende ama bu sinir olma halimi engellemiyor.

Bir de bu kadınların çok güzel arkadaşlıkları var. Anladığım kadarıyla birçoğu twitter sayesinde, birbirini takip ederek tanışmış ve sonrasında gayet iyi arkadaş olmuş. Birbirlerine yardım ediyorlar, fikir veriyorlar, çoluk çocuk aktiviteler düzenliyorlar, pikniğe gidiyorlar, etkinlikler düzenliyorlar, beraber bir sürü şey yapıyorlar. Bense kendi arkadaşlarımla bile görüşemiyorum, görüştüğüm zaman ise görüştüğüme pişman oluyorum.

Yani ne twitter dünyasında ne de fiziki dünyada huzur ve arkadaş bulabiliyorum. 

Ben dostum uzaylı!






5 Mayıs 2013 Pazar

Hasta Haller

Garmin ve Tombi'nin ardından ben de hasta oldum. Hasta ve çocuklu olmak zor. Kıpırdayacak halin yok ama yine de çocuğunla ilgilenmek zorundasın. Koca kişisi ilgilensin diye de düşünülebilir ama o da - hesapta - hasta. Bir de üstüne erkeklerin hep ama hep uykuları var.

Ben: Günaydın Garmin, dün gece 7 saat deliksiz uyudun. İyi geldi di mi? 
Garmin: Yok ya, bıraksalar daha uyurdum. Yetmiyor.

Utanmaz Garmin, bir de bunu, hemen her gece 3-5 kere kalkan ve deliksiz uyku kavramını pratikte unutan bana söylüyor!

Bir şekilde Garmin'in Tombi'den daha çok uykuya ihtiyacı var. Bünye herhalde. Benimse tek isteğim 5-6 saat için bile olsa deliksiz ve derin uyuyabilmek. Gerçi Tombi, iyi huylu bir arkadaşımız, gece kalktığımda 2 saat uyanık bırakmıyor beni. Biraz su veriyorum, biraz pişpişliyorum, tamam. Şu anda da babası tarafından uyutulmuş kendisi, çok münasebetsiz bir saat maalesef. Bu saatte uyuyan Tombi, gün içinde bir daha ne zaman uyur? Ya hiç uyumaz ya da öyle bir saatte uyur ki gece uykusu riske girer. Ama Garmin'in umurunda mı? Kendisi az sonra duşunu almış, giyinmiş, parlamış bir vaziyette işe gider. 

Bense silmekten kızarmış burnum, akmış rimelim (benim neyime rimel), altı üstü birbirinden farklı pijamalarımla minimum öğlene kadar, yüzümü bile yıkamadan kalakalırım. Sabah bir yere gidiyor olmak insanı toparlıyor herhalde. Ya da ev yaşamının içinde olan kişinin, kişisel disiplini ve motivasyonu olacak. Kalkar kalkmaz duşa girecek, giyinecek vs. Tüh, keşke dün Hıdırellez'de kişisel disiplin de dileseydim. Seneye kaldı artık. Zaten dilek dilerken bana bir korku geliyor; 'Aman şunu dilemeyeyim, nankörlük olur. Bunu istersem, abartı olur.' Halbuki kişisel gelişim uzmanları, yaşam koçları ne diyor; 'İSTEYİN, İSTEMEYİ BİLİN.' Gelecek Hıdırellez'de daha cesur olmalıyım ve bunu unutmamalıyım.

Böyle işte, önce Tombi, sonra da Garmin'le iyileşelim. Ve bir de tüm Hıdırellez dileklerimiz kabul olsun!

2 Mayıs 2013 Perşembe

Sağlık İşleri

Kafamda sürekli ev fikirleri, nerede oturmanın daha mantıklı olacağı, kiralık evde oturmanın daha iyi fikir olduğu gibi düşünceler dolanırken, Tanrı ve Evren; "Al biz sana düşünmen, dertlenmen için gerçek bir konu verelim" dedi ve Tombi Çarşamba gecesi ateşlendi. 17 aylık Tombi, daha önce hiç ateşlenmediği için Garmin'le ilk önce ne yapacağımızı şaşırdık. Fakat dersimizi iyi çalışmış olduğumuz için hemen gerekli şeyleri yapıp (çocuğu soy, ateş düşürücü ver vb) ateşini düşürdük. 

Sabah kalkar kalkmaz da eve yakın bir doktora koştum. Muayene ve sonrasında ilaçları aldıktan sonra eve geldik fakat Tombi'nin ateşi düşmedi bir türlü. Ben de esas doktorlarımızdan, annemin tanıdığı olanı aradım, "Aaa o ilaçlar yetmez, şunu al," dedi. Onu da aldık, verdik. Tombi akşam 7 sularında yemek yiyemeden uyudu, ateşi hala yüksek tabi, saat 8'e doğru ben paniğe kapılmaya başladım, ateşi ilaca rağmen hala 38.5'tu. İşin kötü yanı, Garmin de işten gelememişti ve paniğime annemin fonda "Bu çocuğa noluyor, korkuyoruuuuuummmmm" temalı, son derece yapıcı cümlesi eşlik ediyordu. Annemi bağırıp çağırma yöntemiyle sindirdim ve tekrar doktoru aradım, meşguldü, 10 dakika sonra aradım, açmadı, bir yarım saat sonra aradım yine açmadı ve şu saate kadar da dönmedi. Allah'tan bu süreçte Tombi'nin ateşi düştü ve rahatladı. 

Tombi, "Selvi Boylum Al Yazmalım"ı incelerken


Bu sabah ateşi düşüktü ama bu sefer de öksürmeye başladığı için esas doktorlarımızdan, benim sevdiğim ve işini bilenden randevu aldım. Bakalım o ne diyecek? 

Bu süreçte sinir bozucu olan kime güveneceğini, inanacağını şaşırman. Tanıdık doktor olmasa, büyük olasılık Tombi dün gece ateşler içinde yanacaktı ve biz Acil'e gidecektik. Tanıdık doktor telefonunu açsaydı, bugün de o ilacı verip vermeyeceğimi öğrenebilecektim ve içim daha rahat olacaktı. Umarım bugünkü derdimize çare olur da, hem Tombi rahatlar hem de ben gereksiz ev düşüncelerime geri dönerimç