15 Mayıs’a en fazla
59 kilo girmeyi hedeflemiştim. Nisan ayı başında oldukça mantıklı ve ulaşılır
bir hedef gibi görünüyordu. Bir buçuk ayda 7 kilo vermem gerekiyordu. 15 Mayıs
neden önemliydi? Arkadaşımın korona günlerinde tuttuğu malikanede (gidene kadar
malikane olduğunu bilmiyordum) 2 gün geçirecektik. Şu sağlıklı yaşam koçu ile
çalışmaya ve günde 2 kere yürümeye de bu nedenle başlamıştım hep.
Hiçbir kıyafetimin
içine giremediğimden sözkonusu hafta sonu için online alışverişle bir sürü saçma
sapan şey aldım kendime. Kendimi hala ufak tefek ve ince düşündüğüm için gelen
kıyafetlerden bir kısmı üstüme olmadı. Üstüme olanlarsa çuval görünümünde
olanlardı. Göbeğime bakarak ağlamak istedim. Beden olumlama, içgüdüsel yeme,
kendine şefkat, kendini olduğun gibi sevme ve kabul etme hepsi yalan oldu. Son
darbeyi ise Bayan Malikane’nin kendisine sipariş ettiği tasarım eteğin tombul ellerime
teslim edilmesiyle yedim. Evet darbeyi de yedim, kaç kalori bilmiyorum. Etek
geldi, çok güzeldi, tam benlikti, paketli değildi. Banyoya gidip gizlice giydim.
Düğme iliklendi ama bırakın hareket etmeyi, nefes bile alamıyordum. Kendi
kendime ‘Bu etek ona da olmaz, çok dar’ dedim, çok mutsuzdum. Ben şişmandım, o
zayıftı. Peki bunun ne önemi vardı? Gerçekten neden bu kadar önemliydi benim
için zayıf olmak? Cevabı aslında çok basitti, zayıf olmak da değil aslında, fit
ve sağlıklı olmak, istediğin kıyafeti giymek ve kendini rahat hissetmek evet
önemliydi...
Üzerime beli
olmayan ve bol bir elbise giyerek ve kendimi iyi hissetmeye gayret ederek yola
çıktık. Kapıyı çalarken içimden ‘Giremez o eteğin içine, o da herkes gibi kilo
almıştır bu süreçte’ diyordum. Ancak gerçek, Bayan Malikane’nin (BM diyelim kısaca)
kapıyı açmasıyla bir tokat gibi patladı suratımda. Kilo vermeyi bırak, BM’nin
beli incecik olmuştu. Kendimi tutamayıp ve kıskançlığı kalın bağırsa
Tokatlar bununla
son bulmadı. Bir süre sonra, benim de tanıdığım ama yıllardır görmediğim başka
bir arkadaş geldi, o da incecik olmuştu. Bir çift daha gelecekti, belki benden
şişman ve özgüvenli biri gelir ve benim kendime gelmemi sağlardı. Açlıktan
bayılmak üzere çocukların peşinde gezerken, sözkonusu çift geldi. Kızın yağ
oranı %0’dı. Mükemmel bir vücudu ve ince uzun kasları vardı. Benimse löp löp
yağlarım vardı. Sinirlerim iyice gerildi haliyle.
Akşam yemeğine
oturduğumuzda yememeye kararlıydım. Fakat herkes öyle bir yiyordu ki... “Ne
düşünüyorsun?” dedi BM. Ne düşünecektim, tabi ki kilolarımı düşünüyordum. 8
yetişkin ve 5 çocuktan oluşan hafta sonu grubu benim dışımda hafta sonunu gayet
güzel geçirdi. Havuzda bol bol yüzdüler, yiyip içtiler, sohbet ettiler. Ben ise
tüm hafta sonunu neden eski kiloma dönemediğimi, sorunumun ne olduğunu ve insanların
nasıl bu kadar fit olduğunu düşünerek geçirdim. Eve dönüşte çocukları yatırıp
hemen markete koştum, yarım kiloluk dondurma ve çikolata aldım. Geceyi Netflix’te
“The Invention of Lying”i izleyerek ve mutsuzluğumu, ay pardon dondurmayla,
çikolatayı yiyerek geçirdim.