18 Ağustos 2023 Cuma

Reçelli Ekmek

 Gece yatmadan önce aklıma yazmak ya da yapmak istediğim şeyler geliyor. Mesela; şöyle kalın, ağır ve kahverengi bir dilim ekmeğin üzerine kayısı reçeli sürüp, yanında koca bir fincan sıcak ve koyu kahveyle, yeşilliğe bakarak, sessizlik içinde yemek istiyorum. Sonra tabağı masaya koyup, karnım tok, keyfim yerinde, kahvemi yudumlayarak, kitap okumak. Ne kadar basit ve kolay ulaşılabilir bir şey aslında ama olmuyor, yapamıyorum ya da yapmıyorum. Aslında kayısı reçeli var evde -annem dün yaptı- ama hayalimdeki ekmeği almak istediğim yer yürüyerek gitmek için uzak ve yürüyeceğim yolun bir kısmı otoban gibi, kahveyi genelde her sabah hayalimdeki gibi yapıyorum, kitabım ve yeşillik de tamam bir süreliğine, sessizlik o pek nadir bulunuyor ve tabi her zaman diyette olduğum için kayısı reçelli ekmek yemek yasak bana, kendi yasaklarım. 


Yazın başından beri, yani çocuklarla Türkiye'ye geldiğimden beri, hep bir huzur anı, reçelli ekmek anı arıyorum, yapmak istediğim bir şey var ya da yakalamak istediğim bir an ama bir türlü olmuyor. Rutinimsi, sıkıcı gündelik işler içinde her şey karışıyor, kayboluyor. Güne başlıyorum ama gün ellerimden kayıyor. Evi süpür, kahvaltı ve çeşitli yemek organizasyonları, çocukların kavgalarını ayır, annene ve ablana düzenli olarak sinir ol, geç saatlere kadar çığlık çığlığa oynayan site çocuklarına ve anırarak konuşan yetişkinlere sinir ol ve reçelli ekmeğini yiyemeden uyku vakti. Ve içinde hep bir sıkıntı, hüzün.


Sabah erkenden kalkmak, mesela beş ya da altıda, iyi bir plan. Herkes, sinir olduğum tüm site halkı uyuyor. Keşke bütün gün uyusalar. Onlar uyurken kahvemi yapıp, kitabımı huzur içinde okuyorum ama çocuklar uyuduğu için sessiz hareket etmek zorundayım. Yüzümü bile yıkamıyorum, gürültü olmasın diye. Üstümü değiştirip kendimi balkona atıyorum. Halbuki hayalimde; önce spor yapmış, sonra duş almış, elimde reçelli ekmeğim ve kahvemle, huzur içinde kitap okuyorum.


Bu postu yazmaya başlamadan önce, bugün tadı pek iyi gelmeyen kahvemle kitap okuyordum. "Her gün blog yazayım" hissi geldi içime bir anda. Yazayım tabi ya, kişisel tarih neticede ve bence önemli. Yazıyorum ama yazıyı nasıl bitireceğimi bilmiyorum. Çocuklar hala uyuyor ya da uyuyormuş gibi yapıyor. Annem de yok hala ortalarda, birazdan çıkar sahneye "Çocuklar ne yiyecek, amma kitap okudun, bugün ne pişirelim, markete mi gitsen?" Ve ilk cümlesini söylediği anda sabah saatlerinin büyüsü yok olacak. Ahhh Virginia teyze ne güzel söylemişsin; kendine ait bir odası olmalı her kadının derken. Bir alanı, bir sessizliği, bir zamanı ve tabi parası olmalı her kadının, herkesin aslında ama erkekler zaten kendilerine zaman ve alan yaratmakta sıkıntı çekmiyor. Neyse ben rutinlerime döneyim artık! Güzel bir gün olsun.