31 Ekim 2011 Pazartesi

Beagle Aşkı

Geçen hafta iki kere bloguma yazı koymayı denedim ama bir türlü olmadı.Ya bilgisayara bir haller oldu, ya sayfada bir takım saçmalıklar yaşandı. Ama bugün kararlıyım, uzun ya da kısa bir yazı yazacağım.

Günlerim boş geçiyor şu sıralar. Pek kitap okuyasım yok nedense, belki de son dönemde hep birinci tekil şahıs anlatıcılara rastlamamdan kaynaklanıyor durum. Hangi romanı elime alsam bir "BEN"dir gidiyor. Tanrı anlatıcı, herşeyi bilen anlatıcı tarih olup gitmiş. Ve "BEN" anlatıcı beni bir süre sonra sıkıyor. Yok, "Ben küçükken şöyle", "Ben büyürken böyle". Bir "BEN" sevdasıdır gidiyor. Belki de roman dışına çıkmam lazım biraz, ne bileyim araştırma-inceleme tadında birşey okumalıyım ya da tekrar kişisel gelişim olayına dönmeliyim. Gerçi ne kadar okursam bir türlü kişisel olarak gelişemiyorum ama...Ahhh Allah'ım bir değnek olsa da şöyle sürtünüverse bana ve sevdiğim birşeyi yaparak para kazanmaya başlasammm.



Kişisel gelişimle ilgili yayınlarımıza göre, herşey bizim elimizde ama ben iş konusunda nedense hiç öyle hissetmiyorum. Fena halde birilerini suçlayasım var, özellikle de "evren"i ve "şans" denilen kavramı. Şimdi ben bu suçlamalara tam girişecekken etraftan muhakkak biri çıkıp, "Ama herşey senin elinde, birşeyi muhakkak yanlış yaptın. Bir düşün bakalım, neden edebiyat okudun? Bütün edebiyat mezunları mı işsiz yani?" deyiveriyor. Bu da bende ziyadesiyle sinir yapıyor çünkü haklılar oturduğum yerden hiçbir şey olmaz, "şans" da kalkıp bana uğramaz bu şartlarda. Ama uğrasa o kadar iyi olur ki! Mesela bugün yolda tıngır mıngır yürürken, biriyle tanışsam ve bana hayatımın işini teklif etse!

Aaaaa az kalsın unutuyordum. Dün itibariyle, son dönemde bana çooooooookkkk sevimli gelen bir köpeğin cinsini öğrendim; beagle! Öyle tatlı ki, bir gün benim de bir beaglemın olmasını umuyorummm ve sizi de kendileriyle tanıştırıyorummm.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder