13 Ekim 2011 Perşembe

"Uyku Geldiyse Bedene Ne Mutlu Kalkıp Gidene!"

Annemin iddialarına göre, hiç görmediğim babası yani dedem, evine gelen misafirlere artık misafirlik faslının sona ermesi gerektiğini "Uyku geldiyse bedene ne mutlu kalkıp gidene!" diyerek bildirirmiş. Merak ettiğim nokta, bu cümleyi duyan misafirlerin bir daha dedemin evine gidip gitmediği. Ancak bu konuyla ilgili maalesef bir bilgim yok. Birileri bana böyle birşey söylese, bir daha evine gider miyim bilmiyorum ama dün geceki tecrübemden sonra gördüm ki insan bazen "Uyku geldiyse bedene ne mutlu kalkıp gidene," demeyi fena halde istiyor.

Dün akşam yaşıtım olan üç arkadaşım bize geldi. Garmin de annesine gitti, biz rahat rahat takılalım diye. Hafta sonu beni bir miktar bayan aynı gruptu eve gelen. İlk olarak pizza siparişi sırasında beni hasta ettiler. İki adet orta boy pizza sipariş etmiştim ve arkadaşlar pizzaları yetersiz buldu. 4 kadın ve minik bir çocuğun bu kadarcık pizzayla doyamayacağını iddia ettiler. Tamam deyip, bir tane de büyük pizza sipariş ettim. Pizzacı sanırım manyak olduğumuzu düşündü. Daha pizzaları yerken, bu sefer tatlı olarak ne yiyelim muhabbeti başladı. Ve tatlı da sipariş edildi. Henüz pizzaları bitiremeden (eee haliyle çok geldi tabi pizzalar) tatlılar da geldi. Masada bir kaos tabi, pizzalar, kutuları, tatlı kutuları. Ve kimse kıpırdamıyor. Allah'tan Ozy (en becerikli arkadaş) el attı da masadakileri toparladık. Ve çay tatlı faslı başladı. Onları da yedik, bir miktar sohbet muhabbet derken, bir de baktık saat 23'e yaklaşıyor. Herkes de özellikle çalışan iki arkadaş da Ozy ve Hatty bir yorgunluk var tabi. Eee benim de sırtım ağrıdı sandalyede oturmaktan ve yoruldum. Yummy ise zaten bütün gün gezip tozduğu için yorgundu. Uzatmayayım, Hatty "Hadi kalkalım, sizi de bırakayım," dedim. İçim pırpır etti bunu duyunca haliyle. Yummy hemen kalktı "Evet geç oldu gidelim," diyerek. En korktuğum - çünkü oturdu mu kalkmak bilmez - Ozy'e de Hatty "Hadi Ozy," diyince iyice ferahladım. Fakat tam Hatty ile Yummy ayakkabılarını giyerken, Ozy "Siz gidin, ben çayımı bitirip öyle kalkacağım," dedi ve o an başımdan aşağı kaynar sular döküldü.

Ozy çayını bitirdi, televizyonun karşısına oturduk. Biraz sohbet ettik, derken saat 23.30'da yorgunluktan gözleri çizgi çizgi olmuş Garmin geldi. Ozy hala oturuyor. Biraz da Garmin'le sohbet, kanallar arası gezinti derken saat geceyarısını buldu. Esniyorum, "Sen de işe çok erken gidiyorsun Ozy yaaa, zor olmuyor mu?" filan diyorum ama yok, Ozy oturmaya devam ediyor. Bu arada aklımdan sürekli dedemin nefis cümlesi geçiyor, söylesem mi söylemesem mi diye... Ve 00:30'a yaklaşırken, Ozy birden saatine bakıp "Aman Allah'ım saat kaç olmuş böyle!" diyerek ayağa fırladı. Saatin farkında olmaması bana biraz saçma geldi çünkü inanın zaman hiç de hızlı akmıyordu. Garmin geyiğinin "Bu saatte taksiye binme, seni eve bırakalım," demesiyle bir de o saatte sokağa çıktık ve eve geldiğimizde saat 01:00'dı. Uyku bedene çoktan gelmişti ve ben yaşıtlarımla bir süre görüşmeme konusunda çok ama çok kararlıydımmm.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder