17 Ekim 2011 Pazartesi

Yine Yeniden...

Cumartesi günü tekrar perde seçme işine giriştim. Yağmur çamur demeden kendimi, Garmin'in yardımıyla sokağa attım. Bir arkadaşım (O da perde seçmeye çalışıyor) onun 4 yaşındaki oğlu ve ben saat 11 sularında perdeciye giriş yaptık. Çıktığımızda saat 1'e yaklaşıyordu. Ve ben yine doğru düzgün birşey seçememiştim. Beğendiğim 3 adet perdenin ise metre fiyatını bile hatırlamıyordum. Sanırım fazla seçenek insanı bu hale getiriyor; yok parlak, yok düz, yok desenli, yok hareketli tül, yok çiçekli tül derken insan aptala dönüyor. Eminim perde seçme işinden zevk alan çok insan vardır, mesela moda bloggerları kesin bayılıyordur perde seçmeye ve çok da zevkli tercihler yapıyorlardır ama ben yapamıyorum işte. Neyse derdim bu olsun di mi? Bugün tekrar annemle gideceğiz, bir de onun müthiş! fikirlerini dinleyeceğim. Allah bana sabır versin. Aslında kafamda birşey oluştu gibi, yani seçtiklerimden alakasız ve çok daha ucuza gelecek birşey geldi aklıma. Bakalım bugün bir soracağım, umarım ucuz ve güzel olur da yaptırırım artık!

Cumartesi perde çalışmaları ve arkadaşımda 2 saat oturup çene çalmanın dışında klasik olarak renksiz ve hareketsiz geçti. Garmin'in iş yapması gerekiyordu, ablam yorgundu, annem yemek yapıyordu. Bana da kös kös oturmak düştü. Güya Yengeç burçları evlerine düşkün olurmuş ama ben de tam aksi, dışarılarda dolanayım öyle boş boş ya da bir yerde oturup birşeyler içeyim benden mutlusu yok. Akşam hep beraber bayık bir akşam yemeği yedik ve sonra biz tekrar kendi evimize dönüp, bir türlü ısınmayan kaloriferlerle kavga ettik. Bizim ev tam anlamıyla Pollyanna'nın çatı katı gibi. Yazları pişiyorsun, kışları donuyorsun. Yazın evi cehenneme çeviren güneş, tamam kışın daha az parlıyor ama bu kadar da olmaz ki!


Pazar günü nispeten daha hareketliydi. Yine ailecek Otto Santral'e kahvaltıya gittik. Kahvaltı ve ortam gerçekten şahane fakat etrafta çok çocuk var. Bir palyaço çocukları eğlendirmeye çalışıyor. Çocuklar palyaçoyu pek iplemiyor, tesisin içinde çığlık çığlığa koşturuyorlar. O kadar rahatsız edici değillerdi aslında haklarını yemeyeyim şimdi ama ne bileyim kahvaltımızı ederken, çalan müziğin sesini duysak daha iyiydi. Kahvaltıdan sonra havanın aşırı soğuk ve ablamın da hasta olması nedeniyle evlere dağıldık. Garmin iş yaptı, ben de kitap okuyup hala ısınmamış olan kaloriferlerle kavga ettim.

Bugün ise enerjisi düşük bir güne başladım. Ablam ve Garmin işteler, bence çok şanslılar. Ben ise annemle başbaşayım. Annemin asabiyeti üstünde, ben ise anneme ve herşeyi gürültülü bir şekilde açıp kapatmasına takmış durumdayım. Attığı her adım batıyor şu anda. Fakat yapacak birşey yok, en azından şu sıralar. Sonrasında belki kaçar giderim ve "Without a Trace" adlı dizideki gibi düşerler peşime. Düşmeseler daha memnun olurum aslında çünkü özellikle annem ve ablam fena halde içimi kıyıyor şu sıralar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder