10 Ekim 2011 Pazartesi

Devam

Bir şekilde kendi blogumda yorum yazamıyorum. Anlayamadım, nedir problem. Tasarım, ayar, yorum her türlü yeri kurcaladım ama yok bir türlü yapamıyorum.

Hava dünden beri harika. Çok özlemişim serin, kapalı havaları. Yağmuru pek sevmem ama o da durumu abartmadığı sürece, problem yok. Son dönemde havalarla ilgili insanlarda şöyle bir eğilim gözlemliyorum; "Ben sonbahar bebeğiyim, ondan sonbahar gelince çok mutlu olurummm." Bende ise tam tersi bir eğilim var, yazın doğmuşum ama kesinlikle sonbaharı ve kışı seviyorum. Şöyle hafif üşüyeyim, paltomu, botumu giyeyim, evin içi loş olsun, terlemeyeyim, ohhh benden mutlusu yokkk.



Haftasonu, tam da istediğim gibi sokaklarda geçti ama sokak kısmı dışında pek keyif vermedi açıkçası. Gerçi arkadaşlarımla - yaşıtım olanlar - birlikteydim hep ama beni hem kendimden küçüklere hem de büyüklere kıyasla fena halde baydılar. Cumartesi limonatalarımızı içerken ve Pazar günü de kahvaltımızı ederken sıklıkla, 'Ya ben ne yapıyorum burada?' ve 'Bende kesin bir arıza var. Diğer masalardaki insanlar ahbaplarıyla ne kadar da mutlu' diye düşündüm. Yani dışarıda olmamı sağlamanın dışında arkadaşlarla olmak pek içimi açmadı. Galiba gün geçtikçe ablamın bir arkadaşının 7-8 yaşlarındaki kızına benzemeye başladım. Bu minik kız, okulda, dışarıda yeni birileriyle tanışıyormuş ve tanıştıktan sonra şöyle diyormuş annesine, "İyi bir insan ama ben böyle tek başıma iyiyim." Galiba ben de tek başıma iyiyim, gerçi şu aralar hiç tek başıma kalamıyorum ama demek istediğim bazen insanlar çok bayıcı olabiliyor.

Bugün tam kitap okuma havası ama boş işlerle uğraşmaktan tek bir sayfa bile okumadım henüz. Halbuki hayalim, annemin salonunda, camın önünde oturup okumaktı. Aslında Garmin'in gelmesine hala vakit var, o nedenle şöyle 20-30 sayfa okuyabilirim herhalde, o halde sizlere güle güle ve bana da hem iyi okumalar, hem de bu haftaiçi de her gün yazmaya devam etme konusunda bol şans!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder