6 Haziran 2011 Pazartesi

Kısa Kısa

Fazla hareket etmemem gerekmesine rağmen  sadece Pazar günleri Garmin, annem ve ben arabayla eve çok yakın bir yere kahvaltıya gidiyoruz. Hem güzel bir kahvaltı etmiş oluyoruz hem de ben, annem ve Garmin dışında başka insan yüzleri görmüş oluyorum. Bu hafta Köfteci Rasim'i denemeye karar verdik. Bir köftecide kahvaltı etme fikri ilk başta bana çok itici geldi ama sonrasında "iyi ki denemişiz," dedim. Kahvaltısı, aslında klasik bir kahvaltı; peynir, zeytin, domates, salatalık, bal, reçel, kaymak, tereyağ şeklinde. Peynirleri, bana göre çok lezzetli. Nereden aldıklarını soracaktım ama unuttum. Ancak bana göre Köfteci Rasim'deki kahvaltının en müthiş yanı mıhlaması. Lezzeti kelimelerle anlatılmaz. Öyle ki kahvaltıdan sonra bütün gün ve hatta bugün bile mıhlama yemek istedim. Şu an getirsinler önüme, bir tavayı oturur tek başıma yerim. Uzun lafın kısası, Köfteci Rasim'e sadece mıhlama yemek için bile gidilir, bana göre. Bu tavsiyemin ardından bir gurme olmadığımın notunu da düşmeliyim :)


Fotoğraf http://www.izafet.com/ adresinden alınmıştır.

Mıhlama dışında bu hafta sonu, beni mutlu eden bir diğer şey de iki kitap birden bitirmem oldu. İlki, Tuna Kiremitçi'nin son romanı "Selanik'te Sonbahar". Açık konuşmak gerekirse hiç beğenmedim ki romanlar konusundaki zevkime yemek zevkime kıyasla daha fazla güvenirim. Romanın son sayfalarını, O kadar para verdik, hadi bunu da bir kenara fırlatmayayım, diye okurken, son dönem lanetimi yenemediğimi düşünüyordum. Ancak aynı gün akşam saatlerinde elime, mutlu, tatlı, şanslı bir tesadüf sonucu Seray Şahiner'in son kitabı "Hanımların Dikkatine"yi aldığımda, lanetin çözüldüğünü hissettim çünkü kitabı elimden bırakmak istemedim. Tek kelimeyle şahane! Buradan Seray Şahiner'e en içten teşekkürlerimi iletiyorum. Bu arada kendisini fena halde kıskanmadan da edemedim; 1984 doğumlu ve iki tane öykü kitabı yazmış... Gerçekten tebrik ediyorum. Ne diyeyim darısı, en kısa zamanda, benim başıma!

Bugün ise "Marilyn Monroe ve Bilinmeyen Hayatı" adlı bir kitaba başladım, çeviri bir kitap ve dili bir garip ama içerisindeki Marilyn fotoğrafları için bile alınabilir diye düşünüyorum ve her türlü bu kitabı bitireceğime inanabilirsiniz çünkü Marilyn'in hayatını şiddetle merak ediyorum. Gerçi bugün çok fazla okuyamadım. Annemin çok yakın bir arkadaşı ve kuzenim uğradılar. Onlarla sohbet muhabbet derken, gün geçiverdi. İyi geldi bana da. Şu anda da Garmin'i bekliyorum heyecanla çünkü kendisinden Seray Şahiner'in ilk öykü kitabı "Gelin Başı"nı istedim. Umarım bulmuştur.

Ayrıca birkaç kitap keşfi daha yaptım internetten bugün yani önümüzdeki günlerde keyifli okumalar beni bekliyormuş gibi hissediyorum. Ve herkese iyi okumalar diliyorum!

2 yorum:

  1. Oh, benim gibi düşünen varmış, ben de hiç sevmedim Selanik'te Sonbahar'ı. Bir türlü ilerlemek bilmedi sonunda yarım bıraktım Ankara'da, Antalya'ya bile getirmedim.
    Nazlı Eray'ın Marilyn Monroe'nun ölümünü anlatığı "Venüs'ün Son Gecesi" romanını okudun mu, çok ilginçtir.
    Sevgiyle...

    YanıtlaSil
  2. Ben bitirdim "Selanik'te Sonbahar"ı ama ben de bittim. Gerçi yapılan herşey de bir emek var ama hiç olmamış bence, bitirmeyerek kesinlikle birşey kaybetmemişsiniz. Ve "Venüs'ün Son Gecesi" romanını Marilyn'in biyografisini bitirir bitirmez alacağım, çok teşekkürler öneri için...

    YanıtlaSil