29 Aralık 2010 Çarşamba

Bir Back-Up Hizmeti Olarak B.

Sanki dün akşamdan itibaren, yakın çevrem sinirlerimi bozmak için işbirliği yapmış. Hepsi de gayet başarılı bu arada söyleyeyim. Sinirlerimin zıplamasında öncülüğü tabiki Garmin aldı çünkü en sık onu görüyorum. Bu arada bu sinir bozukluğunun arka planında da regl öncesi gerginlik var. Yani onlar birşey yapıyorlarsa, ben onlar beş şey yapmış gibi algılıyorum. Öyle algılıyorum, var mı, sinirlerim bozuk işte!

Dün akşamüstü Garmin'i aradım, işten kaçta çıkacağını öğrenmek ve akşam yemeğini ona göre hazırlamak için. Yapacağım atla deve birşey değil tabi ama yemeği kaçta yiyeceğimizi ve zamanımı nasıl kullanacağımı bilmek istiyorum. Yoğun insan Garmin, "Ben seni ararım, şu an konuşamıyorum," dedi. Ben de herhalde makul bir saatte gelecek diyerek, saat 19:30 sularında herşeyi ısıtmaya ve kızartmaya hazır bir hale getirdim. Fakat Garmin'den ses çıkmadığıiçin tekrar aradım. "Bir saat daha işimiz var ama evde yiyeceğim," dedi. Ehh tamam dedim, bekleyeyim. Fakat bir taraftan da acıktım da ama hadi elli kere masa hazırlamayayım diyerek ve açlıktan ıvır zıvır yiyerek bekledim. Ve Garmin saat 22:00 sularında eve intikal etti. Tamam olabilir, trafik filan. Peki ben neye sinirlendim? Evde yemek yiyeceğini iddia eden Garmin'in elindeki Mc Donalds torbasına tabiki! Beyefendinin canı hamburger istemiş. Tabi ben de film koptu, "O zaman niye evde yiyeceğim diyorsun. Ben boşuna mı uğraşıyorum," diye. Garmin fena halde bozuldu tabi, bütün gün çalışıp para kazanan fakat eve geldiğinde parasını harcayan karısı tarafından azarlanan mağdur erkek triplerine girdi.

Bu saçmalığın ardından, oturdum maillarıma bakayım dedim. Baktım ablamdan bir seri mail. Benim hiç hoşlanmadığım ve satmaya karar verdiğimiz yazlığı satmayalım konulu maillar. Bir de orada geçirdiğimiz ilk zamanların şahaneliğine ilişkin bir yazı. Garmin'e de yollamış. Yazlığı satmayalım (yazlık maddi anlamda ablamın ) mevzusu beni fena halde sinir etti. Tabi satmak istemez çünkü o evin hiçbir ameleliğiyle, temizliğiyle muhatap olmuyor kendisi. Temizlikti, düzendi ben uğraşıyorum, hem de annemle birlikte! Neyse kendi evi, ben de gitmem diye tam kendimi teselli ederken, Garmin'e "Ablamın yazdığı yazıyı okudun mu?" dedim. Peki Garmin ne dedi, "Evet gerçekten çok güzel yazmış, bence yazar olması gereken sen değilsin, o. Senin yazdığın birşeyi pek görmedim." "Allllllllaaaaaaaaaaaaaaaaahhhhhhhhhhhhh" diye çığlıklar atarak üstüne saldırmak istedim ama tuttum kendimi, başkaları ne düşünürse düşünsün, ben yazarım diye tekrarlaya tekrarlaya kendime.

Bugüne ise gıcık bir ruh hali içerisinde başladım. Ama tüm bu sinir durumlara rağmen, kalktım, çalışmalarıma gittim, iki saat uğraştım, didindim. Sonra eve geldim, annemin istediği şeyleri alıp, ona gittim. Halbuki evde oturup kuaföre gidene kadar kitap okumak istiyordum. Neyse, anneme paketleri verdim ve yarım saat kendisinin beni sigara içtiğim için azarlamaları (sanki yeni birşey sigara içmem)eşliğinde arkadaşlarıyla, hayatıyla ilgili anlattıklarını, bir terapist edasıyla dinledim, hayat motivasyonunu yükselttim. Bu arada bir iş kadını olan arkadaşım aradı; "B. neredesin?" dedi, "Annemdeyim, hayrola," diye sordum. "Ya senden birşey rica edeceğim, benim elemanlardan birine hediye alamadım, sen bir erkek atkısı alıversen, akşam yemekte getirirsin. Çok sıkıştım. Şimdi de kuafördeyim," demez mi? Bir  şekilde hayır diyemedim, çok sevdiğim bir arkadaşım. Ancak "Tamam hallederim" derken aklımdan şu geçiyordu, "Sadece Garmin, annem ve ablam değil artık aile dışındaki insanlar da back-up hizmetlerimden yararlanmak istiyor, ilginç. Her an aile dışından birileri de benden ikametgah almamı, pasaport için randevuyu halletmemi, bilmemnere restauranta rezervasyon yaptırmamı, dertlerini dinlememi, hediyelerini paketletmemi ve daha bir dolu şeyi isteyebilir." Yani çalışmayınca milletin ayak işlerine mi koşmak gerekiyor? Oh ne ala ya? Valla sıkıldım artık bu durumdan. Neyse back-up hizmetlerim bununla da bitmedi, kuaförde saçlarım fönlenir ve tırnaklarım törpülenirken, telefon çaldı, ablam. Birşeyler anlatıyor, "Abla, kuafördeyim" dedim, yok o anlatacak, artık manikürcü kız ellerimden birini  suya koyup, birini de törpülemeye başlayınca, "Abla, ellerimi kullanamıyorum artık, kapatıyorum" dedim ve kapattım ama bozuldu tabi, sonuçta günün 24 saati maddi - manevi her türlü hizmete koşmalıyım. Bu arada ojelerim de rezalet oldu, çıkaracağım şimdi.

Bu saçma günlerin en güzel yanı ise, kuaför sonrası, tanımadığım bir elemana atkı alırken, kendime aldığım leopar desenli şal oldu!

1 yorum:

  1. Yazarlığın yanısıra back-up'lama şirketi kurulabilir. Bir ofis boy bulmak yeterli bence:)

    Çok güldüm çok...

    YanıtlaSil