8 Aralık 2010 Çarşamba

Ahhh Otel Odaları, Otel Odalarıııııııııııı

Otel odalarını sevmedim, sevemedim. İster çok lüks olsunlar, ister çok salaş muhakkak evi özlüyorum. Mutlaka takacak birşey buluyorum. Hele bir de oda, ben içindeyken temizlenirse, dün olduğu gibi, iyice iğreniyor ve nefret ediyorum. Sonra da bir kaşıntıdır tutuyor beni ve ne yapsam geçmiyor. Bir otel odasında en fazla 2, hadi bilemediniz 3 gün kalabiliyorum. Dün maalesef tüm günü ve geceyi bir otel odasında geçirmek durumunda kaldım ve bugün de aynı şey geçerli. Dün, ilk gün olması itibariyle bir şekilde daha çabuk ve rahat geçmişti aslında ama bugün işim zor, çünkü üzerimde dünün ağırlığı var. Yapabileceğim tek dışarı aktivitesi, aşağı inip, otelin önünde sigara içmek, o da en fazla 5-6 dakikamı alıyor ve ciddi anlamda donuyorum. Aslında bugün taksiye binip yakınlarda bir yere gideyim demiştim ama yakında olan tek şey alışveriş merkezleri ve şöyle güzel, sevimli kafeleri yok ve taksinin otele gelmesi 15 dakika alıyormuş, eee bir 20-30 dakikada alışveriş merkezine gitsek, servet tutar yahu, diyerek oturduğum yerde oturuyorum. Ve tabi sıkılıyorum.



Gerçi bu da bir tecrübe benim için; otel odasını sevme ve otel odalarında yaşamayı öğrenme tecrübesi. Aslında otel odalarını sevmeme durumum, hayatımı fena halde kısıtlıyor ve eğer bu iğrenme durumum artarak devam ederse, büyük olasılıkla hayatım sadece İstanbul'da geçecek. Oysa seviyorum da yeni yerler görmeyi ama işte otel odaları sıkıntı yapıyor bünyemde. Keşke her şehirde, bir eşim dostum olsa da onların evinde kalabilsem ama yok öyle birşey tabi. Eve dönmek istiyorum ama eve dönmenin de sıkıntıları var tabi; bir kere annem bekler, sonra evsel ve ailesel abuk sabuk şeyler bekler, sonra yapmam gerekenler ve hedeflerim bekler beni. Bunları yazınca da eve dönmek istemediğime karar veriyorum.

Hep tatilde olsak aslında keşke, sorumluluklardan uzak, sadece günü ve getirdiklerini yaşayarak. Mesela tek hedefimiz denize girmek ya da bir müzeyi görmek olsa. Çoğumuz tatilde mutlu oluyoruz, o zaman hep tatil halinde yaşayalım di mi ama? Fakat benim şartım evimde tatil halini yaşamak!

Bu arada televizyondan öğreniyorum ki şu an "Facebook Fairytales" diye bir kitap çıkmış, nasıl yani? Facebook ve peri masalı anlayamadım? Ve şu an televizyonda, bizdeki sabah programlarını aratmayan bir program var, ağlayan bir kadın babasıyla buluşacağı anı bekliyor ve evet şimdi buluştular ve sarıldılar. Sanırım dünyanın her yerinde tüm hikayeler aynı. Bu arada bu baba ve kızı 31 yıl sonra biraraya gelmişler, yuh diyorum.

Sanırım, bugün bu saçma programlarla geçecek ve işin kötü yanı bugün için cipsim ve bisküvimin de olmaması. Allah'tan otelin içinde küçük, bakkalımsı bir yer var, oradan ufak tefek abur cubur alıp, günümü belki daha katlanılır hale getirebilirim. Amma şikayet ettim bugün yahu. Evet, şimdi çenemi kapıyorum ve televizyona dönüyorum!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder