16 Aralık 2010 Perşembe

Eyfel Kulesi Evliymiş

Bloğumun şeklini şemalini toparladım dün biraz, sanki daha iç açıcı bir hal aldı, ya da bana daha iyi geldi diyelim. Tabi mühim olan içerik ama dış görünüm de önemli.

Amerika'da izlediğim televizyon programlarının üzerimdeki etkisi halen devam ediyor. Tam anlamıyla karanlık bir çılgınlıktı hepsi, ingilizcede bu duruma, bence çok uygun gelen bir kelime var "frenzy". Birbirlerini yalan makinesine sokan insanlar, akla hayale gelmeyecek aşk üçgenleri, çocuklarının babalarının kim olduğunu bulmak için televizyon kanalları aracılığıyla sperm testi yaptıran 16-17 yaşında kadınlar. Ve çoğu programda hep "yalan makinesi" teması var, insanlar birbirlerine inançlarını kaybetmişler anladığım kadarıyla, kimse birbirinin dediğine inanmıyor ya da inanmak istemiyor, eee o zaman iyi ki yalan makineleri var. Bu garip programların ardından, Boston'daki otel odasındaki mahpusluk günlerimden birinde, bir de gündüz kuşağı talk show programına denk geldim, Tyra Banks'in programıydı. Seri olarak konuklar ardarda gelip gidiyordu. Derken Erica diye 25-26 yaşlarında ve aklı selim gözüken bir kadın konuk olarak geldi, kanepeye yerleşti. Sonra ekrana Eyfel Kulesi ve kulenin ayaklarından birine sarılmış olarak Erica geliverdi. Ve hikaye başladı...

Meğer bu Erica arkadaşımız, yanlış hatırlamıyorsam 3yıl önce, 12 arkadaşının şahitliğinde ve huzurunda Eyfel Kulesi'yle evlenmiş. Görüntülerde, Erica, elindeki kağıttan, Eyfel Kulesi'ne evlilik yeminini haykırıyordu. Yeminde şöyle parçalar vardı: "Sen çelikten yapılmışsın, ben ise etten; sen heybetlisin, ben ise sadece insanım.... Ama seni seviyorum ve hep seveceğim." Yeminin ardından da Erica, kulenin ayaklarından birine sarılıp şap şup öpüyordu. Bu görüntülerin ardından tekrar stüdyoya döndük ve Tyra, Erica'ya "Nassıl yaniiiii?" diye sordu ve Erica yine gayet aklı başında bir halde (aklı başında olmayan hal nasıl oluyorsa?) kendisinin insanlara değil nesnelere aşık olduğunu ve bunun tıpta bir karşılığının da olduğunu söyledi. Sonra da Eyfel Kulesi'ne karşı aşkının nasıl başladığını, evlilik kararını nasıl aldıklarını ve arada Eyfel Kulesi'nin görmeye gidip gitmediğini, Erica'nın Paris'teki Mike adlı kocasından bahsedermişcesine konuşmaya başladılar. Ve Erica o kadar aşıkmış ki Eyfel kulesine, göbeğinden başlayıp, göğüslerinin arasıda biten bir Eyfel Kulesi dövmesi bile yaptırmış ve eksik olmasın eski görüntüler aracılığıyla, bu dövme de bizlerle paylaşıldı.

Sonrasında Tyra, önlerindeki sehpada duran bir taş parçasını eline alarak, "Ve Erica, Eyfel Kulesi dışında aşık olduğun başka bir nesne daha varmış," dedi. Ve evet, Erica Berlin Duvarı'na da aşıkmış meğer ve  şansına bu duvara ait gerçek bir parçaya da sahipmiş. Tyra, yine sanki kocası Mike'ı, John ile aldatan bir kadınla sohbet ediyormuşcasına, "Peki nasıl oluyor, hem Eyfel Kulesi ile evlisin, hem de Berlin Duvarı'na aşığım diyorsun," diye sordu. Erica gayet sakin bir şekilde, Eyfel Kulesi ile evliliklerinin "açık bir evlilik" olduğunu ve bu nedenle Berlin Duvarı'nı da söyledi. Eyfel Kulesi'nin bu açık evlilik prensibiyle ilgili görüşlerini maalesef bilemiyoruz tabi. Sonrasında ise Erica, yanlış anlamadıysam, okçuluk yaptığını ve yayına da aşık olduğunu söyledi. Bunun üzerine Tyra yine, Erica sanki Mike ya da John'la birlikteymişcesine, cinselliği nasıl yaşadığını sordu. Erica'nın cevabı yine çok olgun ve sakindi, cinsellikten sadece fiziksel yakın temasının anlaşılmasının saçma olduğunu ve kendisi örneğin, Berlin Duvarı'nın bir parçasını eline alıp tuttuğunda aralarında bir yakınlaşma, bir temas yaşandığını ve bunun ona yettiğini söyledi. Nihayetinde, Tyra, Erica'ya bu ilginç sohbet için teşekkür ederek stüdyodan uğurladı ve yeni konuğunu davet etti. Bu sırada ağzı açık bir halde ekrana bakan ben de kendime geldim. Bir süre izlediğimi sandığım şeylerin bir rüya olup olmadığını düşündüm, rüya filan değildi izlediklerim, belki kurguydu, belki Erica'yı da yalan makinesine bağlamak gerekiyordu gerçekten Eyfel Kulesi'ne ve diğer nesnelere aşık olup olmadığını anlamak için, bilemedim.

Eve döndükten sonra kütüphanemizde duran minik Eyfel Kulesi, bana Erica'yı hatırlattı; evet insan nesnelere, sanat eserlerine hayranlık duyabilir, aşık oldum da diyebilir ama evlilik ve nesnelerle aşk yaşamak, şahsen benim aklım almadı. Yine de kütüphanede öylece duran ve kimsenin aşık olmadığı minik Eyfel Kulemiz için içlendim, Erica ona da aşık olsa fena mı olurdu yani? Ben de bunun üzerine, kendisinin fotoğrafını burada sizlerle paylaşmaya karar verdim.

1 yorum:

  1. Ben bu Erica'nın aşkına pek inanmadım. Kulenin ayağına kendini zincirleyip yatması lazımmış gibi geldi

    YanıtlaSil