23 Aralık 2010 Perşembe

Yüksek Ökçeler...

BIÇAKsız doğrayıcımı değiştirmek için Migros'a dün yaptığım ziyarette yüksek ökçeli ayakkabılarım ve içindeki laptop nedeniyle ziyadesiyle ağır olan çantam da bana eşlik etti. "Tutamıyorum Zamanııııııııı" diye hem kendi kendime hem de blogta haykırmış olmam nedeniyle Çarşamba günümü verimli geçirme konusunda kararlıydım ve bu yüzden yanıma laptopı almıştım. Yüksek ökçelerin ise zamanı tutup tutamamamla bir ilgisi yoktu. Saat bir gibi anneme oturmaya (evet gerçekten bu tip ziyaretlerde sadece oturuluyor.) gelecek iki kadına karşı - biri benim yaşımda ve gerçekten dünya güzeli - havalı, kadın gibi görünmek amacıyla giymiştim onları.

Yüksek ökçeli şahane ayakkabıları, ablama çizme almaya gittiğimiz gün gaza gelip almıştım. Sokaklarda topuklu ayakkabılarıyla, bir ceylan gibi yürüyen hatta koşan kadınlara özeniyordum epeydir, yıllardır bir çeşit palyaço ayakkabısı giyiyordum ve artık büyümenin zamanı gelmişti. Çalıştığım dönemde zaman zaman topuklu ayakkabı giymişliğim vardı ama uzun yıllardır çalışmamamın da etkisiyle topuklu ayakkabılardan uzak kalmıştım. Neyse ablam kendisine çizme ararken, ben de gözüme rahat gözüken, bağcıklı bir yüksek ökçeli ayakkabı kestirdim ve hemen denedim. Aynadaki görüntüme şaştım kaldım, bir sihirli değnek dokunmuşcasına on santim uzamıştım. Fakat kendimi parmaklarımın ucunda yürür gibi hissediyordum. 'Yok pek rahat değil bunlar,' diyerek çıkartırken, satış danışmanı "Alışırsınız hanımefendi, hem sizin o düz ayakkabılarınız bağımlılık yapar, onlar da fazla rahat, bence bir deneyin bunları," diye beni ikna etti. Şekli şemali de pek güzeldi yüksek ökçelerin ve neticede satın aldım. Düne kadar birkaç kez kısa mesafelerde kotla giydim, ehhh biraz acı çekiyordum ama insanın fiziği değişiyordu gerçekten.



Dün ise omzumda ağır çantam, elimde doğrayıcı kutusu, aaa bir de havalı olacağım diyerek giydiğim daracık kot, Migros'a doğru düştüm yollara. Hem üzerimdeki ağırlıklar, hem havanın sıcak olması, hem de biran evvel doğrayıcıyı değiştirmek istemem nedeniyle hızlı yürümem sonucunda yüksek ökçeler fena halde bunalttı beni. Hem yürüyordum hem de içimden 'aahhhh şimdi ayağımda palyaço ayakkabılarım olsa, yürümez koşardım' diye söyleniyordum. Ve bir taraftan da etraftaki diğer topuklu ayakkabılı kadınlara bakıyordum, hiçbir sorunları yokmuş gibi, gayet rahat yürüyorlardı. Onları görünce iyice sinirlerim bozuldu, dik durmaya, küçük adımlar atmaya çalıştım ama nafile, ayakkabıları ayağımdan fırlatıp atasım vardı. Migros'u gördüğümde, çölde vaha görmüş bir insan gibi hızlandım ve kan ter içinde danışmaya fırlattım kendimi. Durumu anlattım, beni biraz beklettiler ve sonra gidip yenisini almamı, değişim yapacaklarını söylediler. Koşarak, belki de sürünerek demem daha doğru olur, reyona gittim ve ne olur ne olmaz diyerek iki kutu aldım. Danışmadakilere de açıp kontrol etmemizi söyledim, bıçaksız bir doğrayıcıya daha tahammülüm yoktu. Ve bilin bakalım ne oldu? Her iki kutudaki doğrayıcının yine ve yine bıçağı yoktu. 'Yok artık yaaa, bir daha ilgili reyona gidemeyeceğim' diye içimden haykırırken, sağolsun görevlilerden biri gidip içinde bıçak olan bir doğrayıcı getirdi ve Migros'tan çıkıp anneme gitmeden önce kitap okumak ve gün içerisinde en azından sevdiğim bir tanecik birşey yapmak için bir kafeye attım kendimi. Yarım saat boyunca yürümemek ve kitap okumak bana kendimi cennette hissettirdi. 'Anneme gittikten sonrası kolay' deyip, kendimi motive ederek, yüksek ökçeler ve elimdekilerle, ipte yürüyen bir cambaz gibi sağa sola sallanarak anneme kadar yürümeyi başardım. Ve ayakkabıları ayağımdan çıkardığım an günün en şahane anıydı. Ohhhhhhhh diyerek kendimi koltuğa attım ve annemin hazırladığı poğaça, börek kokuları eşliğinde, birlikte oturacağımız misafirleri beklemeye başladım. Sonrasında ise birşey olmadı, kelimenin tam anlamıyla birlikte oturduk ve hamur işi yedik. Galiba dün de, çantamda gezdirdiğim laptopa rağmen, yine zamanı tutamadım ama en azından dün kendime ders çıkardığım bir gündü; yüksek ökçe giyeceksen, yürümeyeceksin; ya oturacaksın ya duracaksın durduğun yerde!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder