12 Ağustos 2011 Cuma

Haftalık Bilanço

Bundan sonra Cuma günleri, şahsi bilançomu çıkartmaya karar verdim. Neler yaptım, neler okudum, kimlere kızdım, neye sevindim diye.

Hoşuma Gidenler,

"Şirinler" filmini izlemiş olmak. Pek çok yazıda, filmin pek de büyüklere hitap etmediğinden bahsedilmiş olsa da bence harikaydı, çok keyifli vakit geçirdim. Tüm küçüklere ve büyüklere şirinlemelerini tavsiye ederim.

Köşk Dalyan'da yediğimiz iftar menüsü. Şahaneydi! Hem herşey çok lezzetliydi, hem de servis harikaydı.

Teyzemle kuzenimin evlerine dönmüş olması.

Ablamın, pek görememiş, olsam da İstanbul'da olması.

Alexander Mccall Smith'in tüm kitaplarına, Garmin'in şahane hediyesi sayesinde ulaşmış olmam ve çerez gibi sözkonusu romanları okumammm.

Anneme içimden geçenleri, ohhhh, şöyle bir haykırmak!

Aylardır ve yıllardır elemek istediğim giysilerin bir kısmını nihayet elemiş olmak.

Çarşamba günü, saat 16:00'ya kadar evde tek başıma vakit geçirebilmiş olmak.

Rokoko yemek.

Ve son olarak da manikür pedikür yaptırabilmek.


Hayallerimdeki kanepe

Canımı Sıkanlar,

Manikürcü kızın ayaklarıma ojeyi çok fena sürmüş olması! (Eve gelince durumu fark etmem ise ayrı bir sinir sebebi)

Tek başına bir yerlere gidememek, hep birileriyle gitmek zorunda kalmak.

Garmin'in şiddetle sinir olduğum dişi çalışma arkadaşıyla, bir akşam tam 24 dakika, kıkır kıkır kıkırdayarak ve hatta başka bir odaya giderek (güya bizi rahatsız etmek istemiyor) telefonda konuşmuş olması. Tamam duyuyorum, işle ilgili konuşuyorlar, ama ne gerek!

Bir işimin, bir gelir kaynağımın olmaması.

Hakan Günday'ın "Az" adlı romanını bir türlü alamamış olmak.

Dört yıl önce okuduğum, Zadie Smith'in "İnci Gibi Dişler" romanını bir türlü hatırlayamam.

Yukarıdaki maddeye paralel, her ne hikmetse, okuduğum romanları hızla unutmam.

Unthinkable adlı filmi izlerken geçirilen zaman. Bana kalırsa, korkunçtu.

Annemin kimi cümleleri, saplantıları ve tabi önyargıları.

Çok tatlı yemiş olmak.

Çok pide yemiş olmak. (Hayır oruç filan tutsam neyse ama pide ve peynir ikilisini yanyana görünce duramıyorum.)

Aile bireylerine, mesafeli ve neşesiz yaklaşımım neticesinde gelen "B. birşeye mi kızdın? Neyin var?" soruları. (Yok keyfimden trip yapıyorum!)

Son olarak evimizi gereksiz bir şekilde, giysilerin ve buna paralel dolapların işgal etmiş olduğunu fark etmiş olmak. (Bir sabah uyanmayı ve evdeki giysi dolaplarından çok şahane bir şekilde kurtulmuş olmayı hayal ediyorum. Belki de problemim çok hayal kurmak. Kalkıp kendi kendime kurtulsam ya dolaplardan!)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder