19 Eylül 2011 Pazartesi

Okul Öncesi Depresyon

Kendi isteğimle, severek, hatta aşık olarak 30'lu yaşlarımda gittiğim üniversite ve okulda ya da işyerinde birilerine abayı yakmadığım dönemler dışında hiçbir Pazartesi gününü sevmedim ve bu nedenle de genelde Pazar günlerini depresyonda geçirdim. Çocukken evin hali de pek uygun olurdu depresyona, özellikle ilkokul-ortaokul döneminde; banyo yapılır, tırnaklar kesilir, çalışan anne tek dinlenme fırsatı olan günü yaka, önlük, gömlek ütüleyerek ve saçlarını sararak sinir krizleri içerisinde geçirir. Çalışan baba, anneye yardım etmeye çalışır ama anne onun yaptığı işi beğenmez, oturup gazete okursa da kızar. Televizyonda izlenecek hiçbir şey yoktur, hava hafif karanlıktır. Kısacası Pazar günü bunalımdır, gereksizdir.

Ancak Pazartesi günü gidilecek yer bir şekilde seviliyorsa, Pazar günü bakım ve onarımla ve yüzde manasız bir gülümsemeyle hayaller kurularak geçirilebilir. Mesela ben üniversitede edebiyat okuduğum, yaşımın kemale erdiği dönemde Pazartesileri sever ve Pazar günlerini keyifle kitaplarımı okuyarak, ödevlerimi yazarak geçirirdim. Ortaokul, lise yıllarında ise aşk meşk durumları sözkonusu olduğunda yine aynı mutluluk kaplardı içimi Pazar günleri.

Böyle bir salonumuz olsa!

Son bir yıldır ise çalışmadığım, bir baltaya sap olamadığım için Pazar günleri anlamını, gündemini yitirmişti benim için. Sadece "Öfff yarın iş var," diyen Garmin'e, "Ama hayatım, anın tadını çıkar, bak bugün iş yok," diyerek eşlik ediyordum. Ancak dün itibariyle ilginç bir şekilde, tam da okulların açılmasından bir gün önce eski bunalımların kokusu, havası geldi üzerime çöreklendi. Ne kesilecek tırnak, ne ütülenecek önlük, yaka vb vardı ama ev halimiz tam bir bunalımdı. Garmin, güne faranjit olduğunu ilan ederek başladı. Ben ise bütün günü geze toza geçirme planları içerisindeydim. İlk olarak ilaç almak üzere nöbetçi eczaneye gittik, sonra evde yiyecek birşey olmadığı için dışarıda mutsuz bir kahvaltı ettik. Garmin'in haliyle huysuz şirinliği üstündeydi. Ben de bütün haftayı annemle geçirip, Pazar gününü soluk almak, neşelenmek için ayırmıştım. Kahvaltı sonrası eve intikal ettik ve kabus durumu zaten o zaman başladı. Bir kere ev dağınıktı ve ikimiz de sağlıksal olarak toplayacak durumda değildik. Genelde dışarıda olunca pek takmıyorum ve haftaiçide annemde olunca problem olmuyor. Ama evde olunca bu dağınık hal beni epey yıprattı. Garmin bir kanepeye ben bir kanepeye serildik. Garmin futboldan, basketbola geniş bir yelpazede spor programı izledi. Arada 2 saat filan uyuduk. Uyandık, dışarıdan saçma sapan bir yemek istedik. Tekrar spor programları. Allah'tan akşam bir iki saatliğine anneme gittik, akşam yemeği için ama orada da aynı sendrom vardı, ablam annemin iddialarına göre bütün günü kanepede yatarak ve abur cubur yiyerek geçirmişti. Yemekten sonra eve gelip, basket maçı izledik.

Ve ben bu süreçte sürekli bağırmak istedim ve hareket etmenin, edebilmenin ya da birşeylerle uğraşmanın veya sürekli yoğun olup koşturmanın her şekilde daha sağlıklı ve daha eğlenceli olduğuna karar verdim. Bu nedenle inşallah Garminciğim çabucak iyileşir, ben de hayırlısıyla hareketli günlerime dönersem, hiç durmayacağım, hep birşeyler yapacağım. Son olarak, buradan Pazar günü ya da okul öncesi depresyonu yaşayanlara seslenmek istiyorum, "HAREKET EDİN DOSTLAR, İNANIN O ZAMAN ÇOK MUTLU VE NEŞELİ OLACAKSINIZ!"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder