14 Eylül 2011 Çarşamba

Benim Dış Cephem

An itibariyle hayatımın arka planında, matkap sesi olsa da, henüz "yeter yaaa" diye bağırma noktasına gelmedim. Aslında, en kötü gün dündü. Bütün gün, balkonların yan kısmında kalan dekoratif! taşları balyozla kırdılar. Tek kelimeyle korkunçtu. Ve ben bu süreçte yazma, konuşma ve okuma yetilerimi kaybetsem de ilginç bir şekilde yarım saat filan uyumayı başarmışım! Annemin tüm bu yıkım sırasında alışveriş, banka, doktor vb işler için dışarıda olması ise kendisi açısından çok şanslı bir durumdu.

Apartmanın dış cephe tadilatı, kendi dış görünüşüme yönelik saplantımın da tazelenmesine neden oldu. Bildiğiniz üzere 2-3 ay öncesinde sırtımın tamamında kırmızı, sinir bozucu, hafif hafif kaşınan, minik kabarcıklar çıkmıştı ve doktor tedavi için kükürtlü bir karışım vermişti. Sözkonusu karışımdan 2 şişe bitirdim ve evet kabarcıklar söndü ama izleri ve giysilerimde bıraktığı korkunç kükürt kokusu, tüm yıkamalara rağmen duruyor. Biliyorum izler er ya da geç geçecekler ama şöyle mermer gibi bir sırtım yok ne yazık ki. Bir insanın 34 yıllık hayatının 24 yılında cilt problemi yaşanır mı? Herhalde 70 yaşımda filan geçecekler. Sırtımın aksine yüzümdeki sivilceler ise ilginç bir şekilde hafifledi. Yani hala varlar ama canlı değiller. Cilt doktoruma kalırsa, çoooooooookkkkk şanslıyım çünkü geç yaşlanacağım, yağlı cilt doğal olarak kırışmıyor. Harika ama şahsen 30'lu yaşlarımı, pürüzsüz bir ciltle yaşamayı, kırışmamaya tercih ederdim.



Cildimin yanısıra dünya para vererek kestirdiğim ve şu sıralar uzatmaya çalıştığım saçlarım da fena halde canımı sıkıyor. İlk kestirdiğimde harikaydı herşey, gerçek anlamda yıkanıp çıkıyordum, tabi biraz da köpük sürüyordum. Uzadıkça, birkaç kere daha aynı yere kestirdim. Fakat Mayıs ayında, sağlıksal problemler nedeniyle ablamın havalı ve pahalı kuaförüne gitmek zorunda kaldım. Aslında adam saçımı keserken, iyi keseceğine inancım yüksekti. Ancak işler beklediğim gibi gitmedi. Havalı kuaförümüz, evet saçımı kulak hizasında kemişti ama o boyda saça gereksiz kat vermişti. Bir de saçlarım dalgalı olunca saçlarım ve hayatım kabusa dönüştü. Almadığım köpük, denemediğim kurutma yöntemi kalmadı ama yok yok. Eski güzel saçlarımdan eser yoktu. Şimdilerde ise hafiften uzadıkları için daha da kötü oldu. Ne toplanıyorlar ne açık duruyorlar, ne dalgalılar ne düzler!!! Garmin şiddetle uzatmamı istiyor ama açıkçası kulak hizasında saç da pek bir rahat oluyor. Fakat şu an saçlarımı tekrar kestirsem, tepeleri çok kısa olduğu için bir naneye benzemez yine. Uzatsam da, ay bilmiyorum, o da ayrı dert, yıkaması, kurutması dert yani.

Kısacası sadece evin dış cephesi değil, kendi dış cephem de beni fena halde mutsuz ediyor. Şu sıralar mesela Tuba Ünsal olmak isterdim; sakin, dalgalı saçlar ve pürüzsüz, güzel bir cilt, sıfır kilo problemi. Daha ne olsun???

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder