11 Ekim 2010 Pazartesi

Soğuk...

Yıllardır hiç bu kadar üşümemiştim. Cuma gününden beri, kat kat giyinmeme rağmen donuyorum donuyorum donuyorum. Ve etrafımızdaki apartmanlarda, evlerinde t-shirtle gezen insanlara imrenerek ve tabi titreyerek bakıyorum. Kendi kaloriferimizin efendisi olsaydık, bunlar yaşanmayacaktı ama şu an oturduğumuz evde, ısınma merkezi sistem ve maalesef kazan dairemizde an itibariyle küçük bir sorun var. Kaloriferlerin yarın yanacağını umuyoruz ve donmaya devam ediyoruz.

Bundan yıllar yıllar önce, üniversitedeyken bir gençlik kongresine gitmiştik; Kayseri’ye. Aylardan Kasım’dı ve hava fena halde soğuktu. Şansıma, bize Kuzey cephesinde bir oda düştü. Oda o kadar soğuktu ki, eğitimlerden odaya döndüğümüzde, oda arkadaşım da ben de gece, üstümüzdekileri çıkartıp pijamalarımızı giyemiyorduk. Üstümüzdekilerle yatağa giriyorduk ve buna rağmen kendimizi sokakta yatıyormuş gibi hissediyorduk. Banyo ve temizlenme ihtiyaçlarımızı başka arkadaşların güney cephesindeki, sıcacık odalarında gideriyorduk. O kabus otel odasında çekilmiş bir fotoğrafımızda var, üzerimizde kat kat kazaklarla...

Isınmak için çeşit çeşit battaniye
Şu anda da üstümde iki kat kazak var ama kar etmiyor. Allah’tan, bir adet, elektrikli kalorifer peteğimiz var da, o biraz kurtarıyor. Tasmalı köpek gibi, hangi odada vakit geçireceksek peşimizden sürüklüyoruz çok değerli kaloriferimizi. Ancak ayrı odalarda oturduğumuzda durum, şu an olduğu gibi zorlaşıyor. Ve elektrikli kaloriferden mahrum kalma piyangosu da an itibariyle bana çıkmış durumda!

Neyse sağlık olsun ve bir de bu soğuk yüzünden mümkünse hasta olmayalım. Aslında en temizi, dağcıların felsefesini uygulamak; “ısınmak istiyorsan önce içeriyi ısıtacaksın”, yani sıcak birşeyler içeceksin. O halde ben de hemen bir fincan çay içmeli ve soğuğu fazla düşünmemeliyim!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder