18 Ekim 2010 Pazartesi

Eşime Cevaben...

Sevgili eşime bu akşam yemeği olarak, bir büfede sandviç yememizi teklif ettim ve sanırım artık benim yemek yapmama halime sabrı kalmadığı için sordu; "Yani bütün gün evdeydin ve yemek yapmadın mı?" diye. Açıkçası haklıydı çünkü işe giderken de, okula giderken de ve şu an evde otururken de pek yemek yapmadım ve hala da yapmıyorum. Sonra oturdum düşündüm, ben cidden bütün gün ne yapıyorum ve diğer kadınlar gibi şöyle güzel yemekler yapsam, yapabilsem ne olur diye...

Orkide üçlemesi

 İlk olarak bütün gün ne yaptığımı bugünü gözönüne alarak düşünmeye çalışıyorum ve dehşetle fark ediyorum ki pek birşey yapmıyorum temelde. Sabah erken kalkıyorum, yani sekiz civarı kalkıyorum, el yüz yıkama faslından sonra koşarak mutfağa gidiyorum ve kendime kahve yapıyorum. Sonra karanlık düşünceler eşliğinde gelsin bir sigara ve kahve. Ardından eşe bir tost ve bir poşet çay, uğurlama, yolculama. Bunun ardından duş, giyinme ve anneyle birlikte doktora gidiş; "Bakalım tatlı yumurtalıklarımız bugün nasıl, keyifleri yerinde mi?" diye. Ardından bir kafede anneyle pasta ve kahve. Paralelinde annemin "İçme şu mereti diyorum, kızım sen niye laftan anlamıyorsun" tekerlemelerini ve genel pişmanlıklarını dinleme; "Keşke saçlarımı bu renge boyatmasaydım, keşke sabah zeytin yemeseydim, keşke dün dışarı çıkmasaydım, keşke saçlarımı uzatsaydım....." Daha sonra annemden kaçış ve eve sığınış. Elde sigara, kucakta laptop geçirilen saatler. Öğle yemeği, Allah ne verdiyse. Yemek sonrası kanepede kitap okuma ve uykuya dalma, yere düşen kitabın sesiyle uyanma, aldırmayarak uykuya devam. Saat 17:30 civarında açlıktan kıvranarak uyanma, bir nutella kavanozunun yarıya indirilmesi, çalan kapı, eve eşin girişi. Ve o esnada zihnimde çakan şimsek, "Ayol ben yemek yapmadım, ya sevgili eşim açsa???" Dolapta olanları kafamdan hızla geçirme ve ne yapacağımı bilememe, "zaten hiçbir zaman şu hamarat kadınlardan biri olamadım" pişmanlığı ve en pratik plan olarak eşi "Haydi hayatım dışarıda bir kahve içelim, ben hiç aç değilim ya sen?" diyerek dışarı çıkarma. Uyumlu eşin kahve teklifini kabülünün ardından önce kahve sonra biraz çiçek böcek alımı. (Yaşasın artık beyaz bir orkidem var!) Zamanın ilerlemesiyle ben de şiddetli acıkma belirtilerinin başlaması. (Ben acıktım mı ani acıkırım ve fena acıkırım, gözüm hiçbir şeyi görmez. Acıktım mı anında yemeliyim yani) Bu noktada yüzsüzlüğü ele alıp eşe; "Hayatım şu büfede bir sandviç yiyelim mi?" sorusunun sorulması. İyi niyetli eşin, belli etmemeye çalışsa da dehşete düşüşü ve "Yani bütün gün evdeydin ve yemek yapmadın mı?" sorusu. Benim sözlü olarak "Yani hayatım, biraz kitap okudum, alışveriş yaptım ama" filan diye saçmalamam. Sonrasında ikimizin de hafif büyümüş göbeklerini işaret ederek "Hayatım biz zaten artık rejime başlayalım, bak göbüşlerimize, ben yarın brokoli yapayım, bir de salata (en iyi yaptığım yemek haşlanmış brokoli)" diyerek dikkatleri başka tarafa çekme girişimlerim ve gecenin köründe bir günle yapılan hesaplaşma.

Allah'ım niye şöyle yoktan şahane yemekler vareden, becerikli, hamarat bir kadın değilim ben?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder