9 Şubat 2011 Çarşamba

Murakami ve Çalışmak

Dün kendimi Murakami'nin bende olmayan romanlarını bulmak için yollara vurdum. Önceki akşam İş Kuleleri'ndeki D&R'dan, "Sınırın Güneyinde, Güneşin Batısında" adlı romanını almıştım ve hedefim "Zemberekkuşunun Güncesi" bitmeden diğer tüm romanlarını ele geçirmekti. Bu arada baştan söyleyeyim, "Zemberekkuşunun Güncesi" genelde tüm kitapçılarda bulunuyor. Problem diğer romanlarda...

Bir poşet çay nasıl bu kadar güzel olabilir?


Caddebostan D&R'dan başladım turuma, bende olmayan bir roman yoktu. Oradan Erenköy'deki D&R'a yürüdüm ve orada da hayal kırıklığına uğradım, sadece "Zemberekkuşunun Güncesi"vardı. Umutlanmaya çalışarak, Şaşkınbakkal'daki Nezih'e gittim ve görevliye, "Sizde Murakami'nin hangi kitapları var?" diye sordum. "Bakmam lazım, ama siz hangisini arıyorsunuz?" dedi görevli ve bende saymaya başladım, "Kafka Sahilde, Zemberekkuşunun Güncesi ve Sınırın Güneyinde, Güneşin Batısında dışındakileri" diye, görevli ifadesiz bir şekilde yüzüme bakıp, "İyi de hepsini okumuşsunuz siz!" dedi, "Yok dedim, başka romanları da var,", bu manasız diyaloğun sonunda Nezih'ten elimde, "Haşlanmış Harikalar Diyarı ve Dünyanın Sonu," ile mutlu bir şekilde çıktım ama esas hedefim olan "Yaban Koyunun İzinde"yi yine elime geçirememiştim. Sonra adım adım Suadiye D&R'a ulaştım (bu arada Bağdat Caddesi görüldüğü üzere D&R istilası altında) ve orada yüzüm biraz güldü çünkü "İmkansızın Şarkısı" raftan bana gülümsüyordu, her an biri elimden kapacakmış gibi yakalayıverdim kitabı. Sonra Remzi'ye kadar yürüsem mi diye bir düşünce aldı beni, neticede eksiklerim sözkonusuydu ama maddi olarak yürümemem gerekiyordu ve geri dönüş yolculuğuna başladım. Şu an tek eksiğim "Yaban Koyununun İzinde", onu da bulacağım biliyorum!

Ve "Zemberekkuşunun Güncesini" okurken, romanın ilginç kahramanlarından biri olan May Kasahara'nın çalışma yaşamıyla ilgili düşünceleri beni benden aldı, sanki sözkonusu düşünceler bana aitti. May Kasahara, tam olarak benim gibi çalışma yaşamından şikayet etmiyordu ama çalışırken kişinin özgürlük saatlerinin nasıl da elinden alındığını ve düşünmeye hiç gerek kalmadığını söylüyordu. Gerçekten öyle değil mi? Ben çalıştığım dönemde, kendimi fena halde bir robot gibi ya da toplama kampına götürülen biri (abarttığımı biliyorum gibi hissederdim. O kadar anlamsız gelirdi ki yaptığım iş. Ve o zamandan bu zamana hep şunu düşündüm, yaratıcı bir meslek sahibi değilse insan hayatı pek de eğlenceli geçmiyor. Mesela bir muhasebeciyle bir piyanistin yaptıkları işten aldıkları tatmin aynı olabilir mi? Ya da bir doktorla, bir çaycı aynı şekilde mutlu olabilirler mi işe gitmekten? Evet, herkesin bir görevi, rolü vsi var ama insan düşünmeden edemiyor, neden ben müthiş yetenekli bir piyanist ya da ressam olarak doğmadım diye? Ve bu noktada söz yine Murakami'ye geliyor çünkü "Kafka Sahilde" ve bir açıdan "Zemberekkuşunun Güncesi"nde, bana göre, Murakami de "Her şey insanın kendi elinde" diyen kişisel gelişim cümlesinin altını oyuyor. Piyanist olmak ya da olamamak benim elimde değil bence, evet piyano çalmaya yaşım kaç olursa olsun öğrenebilirim ama bir Fazıl Say olamam. Neden mi? Çünkü kaderimde yok, aynı ne yaparsa yapsın saçları dökülen, saçları dökülmeye yazgılı insanlar gibi...

2 yorum:

  1. İşin garibi ben de Ankara'da "Zemberekkuşunun Güncesi" ni bulamadım iyi mi? Diğerleri mevcuttu. "Yaban Koyununun İzinde"yi yeni bitirdim. Muhteşem "Sahilde Kafka"dan sonra biraz "eh" dedirtti. Önce onu okusam daha farklı olurdu düşüncem muhtemelen, kızkardeşim ilk onu okudu ve çok beğendi. Şimdi elimde "İmkansızın Şarkısı" var. Blog alemi olarak "Murakami" okuyoruz galiba bu ara:))

    YanıtlaSil
  2. Evet gerçekten blog alemi olarak "Murakami" okuyoruz:) Bilmiyorum tüm kitapları bitince ne olacak? Belki imza toplarız hemen birkaç roman yazması için:) Bu arada "Zemberekkuşunun Güncesi"ni ben çok sevdim, sanki günlerdir bir rüya görüyormuşum gibi okuyorum. Ve umarım birkaç güne kadar ben de "İmkansızın Şarkısı"na başlayacağım.

    YanıtlaSil