7 Temmuz 2011 Perşembe

Mis Gibi Kükürt

Dün gece itibariyle vücudumdaki minik kırmızı beneklerle mücadeleye başladım. Doktorun verdiği karışımı, bir güzel sırtıma sürdük. Sonra da deriiiiiiiiinnn bir uykuya daldım. Gecenin bir yarısı uyandım, burnuma garip bir koku geliyordu. Ve koku maalesef benden geliyordu. Fena halde kükürt kokuyordum. Gerçi doktorum karışımın içinde kükürt olduğundan bahsetmişti ama bu kadar kötü kokacağını söylememişti. Gecenin köründe yapabileceğim birşey olmadığı için uyumaya devam ettim. Sabah kalkar kalkmaz da duşa koştum. Banyodan çıktığımda yüzümde kocaman bir gülümseme vardı. Fakat saçlarımı tararken, burnuma tekrar kükürt kokusu gelmeye başladı! Kokan tabiki bendim ve işin acı yanı duş, şampuan, sabun kar etmemişti. Garmin, beneklerimi, kokuyu, hayatı olduğu gibi kabul etmem gerektiğini ve ayrıca kendisinin işe gittiğini söyleyerek bir kez daha duşa girmemi engelledi. Ve ben de parfümdü vs.di derken bir şekilde alıştım kokuya... 9 gün daha bu karışımı kullanmak zorundayım ve umarım beneklerimden de bir an evvel kurtulurum.



Kükürt kokusu canımı sıksa da Bedia Ceylan Güzelce'nin "1473" adlı romanı 2 gündür beni çok mutlu ediyor. Okuması çok keyifli bir roman. Dili harika, anlatımı harika, masal gibi. Konu şahane, oturup Otlukbeli Savaşı ve Akkoyunlu Uzun Hasan üzerine araştırma yapasım geliyor. Anlatıcı, bakış açısı inanılmaz. İnsan okurken hiç bitmesin istiyor ama maalesef ince bir kitap. Bu durumda da insan Bedia Ceylan Güzelce yeni yeni kitaplar yazsın istiyor.

Bugünlük bu kadar, kendime güzel kokulu günler diliyorummmmmmmmm.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder