25 Temmuz 2013 Perşembe

Park Anneleri Vol 1

Neredeyse her gün, öğleden sonra saat beş sularında, Tombi, ben ve annem aynı parka gidiyoruz. Sözkonusu park, bir pastanenin müşterilerine sunduğu harika bir hizmet. Park bölümünün etrafında masalar var, anneler ve çocuk bakımını üstlenen diğer şahıslar da buralarda pinekliyor. Bir grup anne, çocuklarının yaşına göre onların peşinde dolanırken, bir grup anne de masalarda çay kahve keyfi yapıyor. Çok kalabalık olduğu zamanlar dışında keyifli bir yer.

Bu park, her gün gidince, bir sürü insanla sohbet etmeye de neden oluyor. Bizim gibi birkaç müdavim daha var ve her gün karşılaşınca bir süre sonra muhabbetler, aynı masada oturmalar başlıyor. Ben hem küçük bir oğlum olduğu hem de hamile olduğum için parkın popüler figürlerinden biriyim. İnsanlar, haliyle, oğlum bu kadar küçükken, nasıl olup da ikinci çocuğa cesaret ettiğimi, ikinci çocuğun cinsiyetini, çocuklara nasıl bakacağımı merak ediyorlar ve başlıyor sohbet! Bazı annelerle sohbeti seviyorum (bir elimin 3 parmağını geçmez sayıları), bazılarını kıskanıyorum, bazıları içimi şişiriyor. Bu 3 taneden sadece biriyle her gün görüşüyoruz ve bazı konularda hayatlarımız birbirine benzediği için de bağlandık birbirimize. Şaka maka neredeyse bir yıldır hemen her gün görüşüyoruz. 

Bu annenin ruh halini pek normal bulmuyorum aslında. Hep harika annelerle karşılaşmaktan sıkıldığım için belki de bu anneyle sohbet bazen iyi geliyor. Bir de açıksözlü; çocukla oynamaktan fena halde sıkıldığını filan söylüyor. Genelde anneler bu kadar açıksözlü değil, bu gruba ben de dahilim. Ne bileyim insan utanıyor, çocuğuyla oynamaktan sıkıldığını söylerken. Bu anneye "Kırmızı" diyelim bundan sonra. 

Kırmızı da parka bizim gibi anneanneyi de yanına katarak geliyor. Ben şimdi hamileyim diye annem parkta bayağı etken bir figür ama hamilelikten önce de biz de her yere annemle giderdik. Şimdi bakıyorum da kimse parka anneanneyle gelmiyor. Kendileri ilgileniyor çocuklarla, bazı durumlarda da bakıcılar ilgileniyor. Ama hiç öyle Kırmızı'nın annesi ve benim annem gibi haldır haldır torun peşinde koşan yok. Kırmızı durumdan memnun, rahat rahat çayını içiyor, benimle sohbet ediyor. Kırmızı aslında çalışıyor ama yazları pek işe gitmiyor ve bu yüzden de bakıcısı var. Yani gündüzleri de sıklıkla kaçıyor evden, çocuğu bakıcıya bırakıp. Bu da benim için etkileyici çünkü ben Tombi'yi annemden ve Garmin'den başka kimseye bırakmadım. Kırmızı bakıcıya güveniyor. Benim alışık olmadığım bir durum. Ben ya Tombi uyurken evden çıkıyorum ya da ne bileyim 2 saatliğine filan gideceksem gidiyorum bir yere. Gerçi Kırmızı, "Çalışmam lazım" diyerek çıkıyor evden, iyi bir yöntem ama benim çalışacak bir işim yok maalesef.

Niye Kırmızı'yı anlatasım geldi bilmiyorum. Aslında tam anlatamadım da. Belki sonra devam ederim. Bugün onların evindei Tombi'yi ve onun oğlunu oynatacağız, araları 5 ay. Bakalım nasıl olacak? Sonra da bizim apartmanın bahçesinde takılacağız. Bugün parka gitmek yok. Parktakiler bizi özlesin biraz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder