14 Temmuz 2013 Pazar

Durmak Yok Sinir Olmaya Devam

Hazır an itibariyle kapıdan girmişken ilk kurbanım, evdeki yardımcı olsun; kendisine bir 10 gündür sinir oluyorum. Somut bir sebebi yok aslında ama sanki herşeyi bilerek ve isteyerek yavaş yapıyormuş ve sonunda hiçbir şey yapmıyormuş gibi geliyor. 

Garmin'e şiddetli bir şekilde sinir olmaya devam ediyorum. Cumartesi 12'de uçağımız indi demek için arayan Garmin'in bir dahaki araması, Pazar öğleden sonrayı buldu. Hadi beni merak etmiyorsun, oğlunu da mı merak etmiyorsun, özlemiyorsun? Yok ya kadın olmak ve erkek olmak çok farklı gerçekten, ben mesela Tombi'den uzakta, onu aramadan, sormadan rahat edemem diye düşünüyorum. Ve bu arada Garmin'in eğitim Perşembe günü bittiği halde Cuma günü döneceği aklıma geldikçe, beynim havaya uçacakmış gibi hissediyorum. Aaaa ama Garmin oğluna çok düşkün, eeee gel o zaman Perşembe gecesi! Ve  az önce THY'nin sitesinden baktığım kadarıyla böyle bir uçuş var. Yani istese eğitimin bittiği gün gelebilir. 

Bir aralar kadın erkek ilişkileri ile ilgili bir eğitime gitmiştim. Ve kocasından boşanmış eğitmen, bu tip durumlarda, yani mesela benim şu anki durumumda, intikam almanın öneminden bahsetmişti. "O an değil ama sonrasında mutlaka intikam almalısınız" demişti. Evet, mantıklı ama ben nasıl intikam alayım? Kalkıp Londra'ya mı gideyim? Ne yapayım? Yoksa bir hafta ortadan mı kaybolayım? Cidden napayım? Aklıma hiçbir şey gelmiyor!

Sinir olduklarım arasında, her daim sarsılmaz yerini koruyan annem var bir de. Garmin olmadığı ve ben de hamilelik nedeniyle Tombi'yi kaldırıp indiremediğim için bizde kalıyor. Gece Tombi su istiyor diyelim, karanlıkta gidip veriyorum ve sonra tekrar yatıyorum. Birden karanlıkta annem beliriyor; "Alayım mı ben Tombi'yi, sen uyu" Yahu saat sabahın 4'ü, çocuk uyuyor, niye alacaksın yerinden? Ve bu senaryo Tombi her ses ettiğinde tekrarlanıyor. Annem bizde kalmaya başlayana kadar Tombi, gece uyanmalarını ikiye indirmişti. Son iki gecedir ise, on kere filan uyandı herhalde. Annem ortalıkta dolanmasa ve uyusa bir problem yok ama o illa müdahil olacak olan bitene.

Ve tabi sürekli olarak, her dakika olmasa da her saat, içinde yaşamakta olduğumuz evin, yerine sinir oluyorum. Eski evden Bağdat Caddesi'ne 7 dakikada yürüdüğümüzü hatırladıkça kalbim sıkışıyor, içim sinirle doluyor. Bu evden yürümemiz annemin ilginç saatine göre 15 dakika, dünya saatine göre ise ortalama 25 dakika sürüyor. 25 dakika ne demek yaaaa? Sevgili ablam da, bu evle ilgili sıkıntılarımı paylaştığımda, bana olaylara olumlu bakmamı ve benim gibi hareketsiz bir insan için bu kadar yürüme mesafesinin aslında bulunmaz bir nimet olduğunu söyledi! Çok yaratıcı çok Polyanna. Doğal olarak spor yapıyormuşum işte. 

İşin kötü yanı, bu evden taşınmayla ilgili herhangi bir ümidimin olmaması. Aklıma, şimdi ikinci bebek geliyor, bize yatılı yardımcı lazım, o yüzden 4 odalı bir eve taşınalım demek geliyor ama nasıl finanse edeceğiz 4 odalı bir evin kirasını? Neticede burada kira ödemiyoruz. Ayyyy bilmiyorum ama sinir oluyorum işte. Ve her gün Tombi'yi parka götürmek için Bağdat Caddesi'ne yürürken - annem yanımdaysa sessiz, değilse sesli bir şekilde - küfrederek yürüyorum. Evet, şükürsüz, nankör biri olarak değerlendirilebilirim bu tavrımla, hatta benim gibi birini ben de böyle değerlendirebilirim ama elimde değil. Yol, mesafe, daracık kaldırımlar, yanımızdan sürekli geçen arabalar fena halde sinirime dokunuyor. Ahhhh çalışsaydım ve adam gibi para kazansaydım, hem Londra'ya iş seyahatine gidebilirdim, hem de istediğim evde oturabilirdim. Ve böylece kendime sinir olacağım yeni şeyler bulurdum.


2 yorum: