18 Ocak 2011 Salı

Önce Sinir Sonra Grey's Anatomy


İnanılır gibi değil gerçekten; yanımda rahat rahat taşıyıp istediğim yerde yazı, blog vs yazayım diye mini minnacık bir netbook satın alıyorum ve fakat ne oluyor? Herkesin çatır çatır internete bağlandığı bir cafede ben bir türlü internete bağlanamıyorum. Şu an oturup hüngür hüngür, haykırarak ağlamak istiyorum; internet için, aldığım kilolar için, yüzümdeki lekeler için - yani pürüzsüz, ipeksi, mermer gibi, şiirler yazılamayacak bir cildim olduğu için -, bir türlü hamile kalamadığım için, yemek yapmayı sevmediğim ve saatlerce uğraşmama rağmen iyi yemek yapamadığım için, annemi aramadığım zaman içimde derin bir sıkıntı olduğu için, kendime ait gelirim olmadığı için, hayatım boyunca yaptığım çoğu şeyi niye yaptığımı bilmediğim için - mesela neden 3-4 boyunca Polonya'nın küçücük bir kentinde, saçma sapan bir staj yaptığımı ve bunun hayatımda ne tip bir değişikliğe yol açtığını bilmiyorum -, bir türlü disiplinli bir insan olamadığım için, aldığım kararları uygulayamadığım için, evi ve eşyalarımı istediğim gibi toparlayamadığım için, tembel olduğum için, okuduğum kitapları hızla unuttuğum için, yıllardır bir Golden Retriever sahibi olmak isteyip bunu bir türlü gerçekleştiremediğim için, babam öldüğü için, araba kullanmaktan korktuğum için, sürekli hayatımı değiştirecek birşey ya da olay beklediğim için, sürekli dizi izlediğim için. Bunları yazarken, ilginç bir şekilde internete bağlandım! Teşekkürler, bunu sağlayan yüce güç. Ve yazmanın da etkisiyle, sinirlerim bir miktar yatıştı, çok şükür.

İnsanoğlu ne ilginç bir varlık; bir an kapkara hissediyor, bir an kıpkırmızı! Sanki içimizde bir solucan var, hem ilerliyor hem renk değiştiriyor. Aslında beyin cerrahı olmak varmış, ne kadar ilginç olurdu içeride ne olup bittiğine bakmak. Şu sıralar Grey's Anatomy'le fazlasıyla haşır neşir olduğum ve buna paralel Derek Sheperd'ın (kendisine beyin cerrahı olmasına rağmen kılım gerçi) pek çok ameliyatına tanıklık ettiğim için beynin içinde ne olup bittiği meselesine takmış durumdayım. Örneğin, hastaneye takıntıların esiri olmuş bir hasta geliyor, adam bir kelimeyi 96 kez tekrarlamadan duramıyor, ve hemen adamın beynini açıp, bilmemne bölümüne müdahale ediyorlar. Yani bazı şeyleri alıp ekleyerek, düşünmemize müdahale edilebiliyor.


Grey's Anatomy'i yoğun olarak izlemem sadece beyne ilgimi artırmadı aynı zamanda yarım günümü hastanede geçirmeme de neden oldu. Şöyle ki geçen hafta; Pazar, Pazartesi, Salı geceleri toplamda 20-25 bölüm Grey's Anatomy izledim üstüste ve New York'ta geçen Madmen'in ve dolayısıyla 1960'ların dünyasından çıkıp, Seattle'daki, Seattle Grace Hastanesi'nin, 2000li yıllarında yaşamaya başladım. Hastanede olup biten üzücü olaylara rağmen, stajyer doktorlar arasındaki ilişkiler, arkadaşlık, işlerine tutkuyla bağlı olmaları, dolu dolu bir hayat yaşamaları nedeniyle içimden sürekli "Ahhh keşke ben de sizlerle birarada olsam" diye tekrarlayıp durdum bu arada. Ve bilin bakalım ne oldu? Çarşamba günü öğlen, kendimi bir hastanenin koridorlarında, karın ağrımı geçirecek bir doktor ararken buldum! Aslında Pazartesi akşamından beri karnım ağrıyordu ama Salı gecesi ağrıdan ağlayınca Çarşamba günü hastaneye gitmeye karar verdim. Fakat İstanbul'daki özel hastane beni hiç tatmin etmedi, doktorlar ne yakışıklı ne de ilginçti. Uzun mücadeleler sonucunda görüşmeyi başardığım doktor, apandistimin patlamak üzerinde olduğundan endişelendi ve birden bir acil hastası kıvamına geldim, ultrason ve testler için koridorda beklerken gözlerim Dr Burke'u, George O'Malley'i, Christiana'yı ve Izzie'yi aradı ama nafile...Netice ultrasondan da testlerden de birşey çıkmadı fakat her zaman olduğu gibi yollar jinekoloğa çıktı. Ve tabiki sorun da yumurtalıklarımla ilgili çıktı. Meğerse sağ yumurtalığın içi kist doluymuş ve ağrıyı o yapıyormuş ve ben de ağrıyı hissediyormuşummm. Aslında sorunum jinekologla ilgili olmasa şaşardım ama jinekoloğumun Grey's Anatomy'de oynayacak kadar hoş bir tip olması beni en azından mutlu etti, tabi bir de ameliyat filan olmayacak olmam nedeniyle rahatladım!

Hastane sonrasında, bir süre Grey's Anatomy'i izlemeye korktum ama Allah'tan bu korkumu hemen aşıverdim ve tekrar doktorların yoğun, renkli dünyasına daldım. Grey's Anatomy'nin 6 sezonluk dvdleri ablamın yılbaşı hediyesiydi, kendisi günde sadece bir bölüm izlemem şartıyla hediyemi vermişti yılbaşı gecesi. Ben de "Aaaa tabi bir bölümden fazla izlemem" diyerek söz vermiştim kendisine! Ne fenayım di mi ama? Aslında belki de yaptığım, yani sözümü tutmamam çok insani birşeydir, eğer Havva ile Adem'in de Tanrı'ya yasak ağacın meyvesini yemeyecekleri ile ilgili verdikleri ve tutmadıkları sözü hatırlayacak olursak!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder