23 Eylül 2013 Pazartesi

Sayılı Gün, İnşallah, Hayırlısı

Şaka gibi ama gerçek! Çarşamba günü - Allah'ın izniyle, hayırlısıyla, inşallah (Çocuk sözkonusu olunca kullandığım kelimeler değişiyor) - kızımızı kucağımıza alacağız. Hayatın akışı değişecek hepimiz için; Garmin ve ben iki çocuk annesi babası olacağız inşallah. Ama en önemli değişiklik Tombi cephesinde yaşanacak, bir sabah kalkacak ve bir bakmış ki abi olmuş benim küçük oğlum (henüz 22 aylık kendisi). Kısmeti buymuş ama ne bileyim ben onun adına bir garip hissediyorum kendimi. Umarım sevinir kardeşi olduğu için ve inşallah çok severler birbirlerini. 

Tahminlerime göre önümüzdeki bir sene benim için zor geçecek. İki çocuğa bakmak hem fiziksel hem de ruhsal olarak zorlu bir süreç, gözlemlerime göre. Bu sürece tatlı bir anneanne, becerikli bir yardımcı eşlik etse herşey harika olabilir. Ancak benim durumumda, anneanne çocuk, yardımcı ise kağnı gibi (Ayyyy herşeyden amma şikayet ediyorum. Valla ben olsam benimle arkadaşlık etmem, bu ne ya, sürekli vıdı vıdı.) Şikayet etmeyeyim diyorum ama yok annemi gördükten beş dakika sonra sinirlerim zıplıyor. Ya birşey saçmalıyor, ya dediğimi anlamıyor, böyle nasıl anlatsam bilemiyorum ki çok asap bozucu bir kadın. Fakat Tombi'yle ilişkisi bambaşka, Tombi de ona bayılıyor. Bu arada yardımcı da mutfakta keyifle çayını içip eşiyle dostuyla mesajlaşıyor. Tabi dinlensin ama bizdeki durum dinlenme aralarında çalışmaya dönmüş gibi. Neyse bir doğurayım herşeyin peşine düşeceğim.

Hayalimdeki kahve

Hayırlısıyla ve sağlıkla doğum yaptıktan sonra yapmak istediğim tek birşey var; kahve ve yanında sigara içmek. Bebeği emzireceğim için ve Garmin sigara içmemden nefret ettiği için zor bir ihtimal sigara içmem ama taktım kafaya. Resmen sigaraya aşerdim. Şu sigara sağlıklı birşey olsaydı, bir ,, bir roka etkisinde bir nesne olsaydı, ne olurdu sanki? Sigara içemeyince ben de ne yaptım, kendimi tatlıya verdim, hele son bir haftadır nasıl tatlı yiyorum, yazsam yemin ederim ürkersiniz ve insan olmadığımı düşünürsünüz. Tabi tatlı yemem de hızla meyvelerini verdi; an itibariyle küçük bir fil gibi gözüküyorum, her tarafım şiş şiş. Hatta yanaklarıma sanki içerden erik koyulmuş gibi (Türkan Şoray bir filminde çirkin sekreter olmak için, iki erik koyar yanaklarının içine, işte onun gibi) korkunç bir görüntü. Bir de daha bu kilolar verilecek çünkü ben kilolu olmayı hiç sevmem. "Eeee o zaman ne halt etmeye yedin  ve bu kadar kilo aldın?" diye sorarlar adama. Sorsunlar, cevabım hazır, "Yemeyi de seviyorum" Yani çelişkili bir insan olma konusunda on numarayım. 

Şimdi bu ortaya karışık yazı nasıl biter. Belli bir konu etrafında giriş, gelişme, sonuç yapsam bal gibi biterdi ama ben daldan dala yazmayı daha uygun buluyorum kendime. Şöyle bitsin bu yazı da, hazır Tombi uyurken ben de biraz uzanayım. Hayırlısı (Yazıda en çok kullanılan kelime herhalde) ile bir doğurayım, yine yazarım inşallah, umarım bir seneyi bulmaz tabi bir daha yazmam.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder