3 Eylül 2013 Salı

Parkta Sepet Gibi Takılmak ve İzlemek

Kurabiye parkına her gün gidiyoruz. Zaten her gün gitmezsek, kısa yoldan çıldırırım. Bir kere parka yürürken, yolun uzunluğu ve kaldırımların darlığından dolayı ettiğim küfürler iyi geliyor, hem de orada birkaç anneyle -kendi yaş grubumdan insanlarla- sohbet etmek rahatlatıyor. 

Ben karnım iyice büyüdüğü için parkın hemen yakınındaki masalardan birine çörekleniyorum, annemle Tombi ise parkta oynamaya başlıyor. Sonrasında Rus asilzadeleri gibi masama parkta arkadaş olduğumuz anneleri kabul ediyorum. Daha önce bahsettiğim Kırmızı demirbaşlardan, o da annesiyle geldiği için ikimiz parkın en rahat yayılan anneleriyiz. Bir de aramıza BY katıldı, tam bir hanımefendi, çiçekli elbiseler giyiyor, çok kibar, çok düşünceli. Ben eğilmeyeyim diye tepsiyi filan alıyor elimden ve bunu içten bir iyilikle yapıyor. Alışkın olmadığım bir durum, tatlı bir kadın. Aslında ben bu kadar narin ve nazik insanlarla pek anlaşamam ama BY iyi geldi bana. O da kızı 3,5 yaşında olduğu için rahat rahat oturuyor bizimle. 

Çay, kurabiye, çocukları doyur gibi aktivitelerin arasında parktaki anneleri de çekiştiriyoruz (aslında genelde kocaları çekiştiriyoruz ama onların kocalarına kıyasla ve aslında normalde de Garmin iyi bir koca olduğundan, ben çok konuşmuyorum). Parktaki anneleri çekiştirmek benim daha çok hoşuma gidiyor çünkü %80'inine sinir oluyorum. BY parktaki diğer anneler konusunda daha sakin ve anlayışlı, herhalde 3,5 yıllık annelik sonucunda insan böyle olabiliyor. Ben ise 21 aylık annelik tecrübeme rağmen diğer annelere ve çocuklara karşı çok da anlayışlı değilim.

Mesela dün 5 yaşında bir erkek çocuğu, parktaki kız çocuklarını, BY'nin kızı da dahil, "Sen bebeksin!" diye sürekli tekrar etmek yöntemiyle ağlattı. Bu arada çaktırmadan da kızlara vuruyordu ve tabi kızlar ağlıyordu. Bu sırada erkek çocuğun annesinin "Oğlum, arkadaşlarınla oynasan daha iyi değil mi? Onları rahatsız etme," demesini bekledim uzun bir süre. Fakat anne, masasında oturup arkadaşlarıyla sigara içmeyi tercih etti. Parktan gittiklerinde hepimiz rahatladık.



Aslında benim en sinir olduğum anne tipi bu değil, neticede 5 yaşında bir çocuğu rahat bırakmak doğru olabilir, emin değilim. Benim en sinir olduğum anne tipi, rahat anneler. Herhalde kendim rahat olamadığım ve onları kıskandığım için. Bu anneler, parkta bir yere oturuyorlar ve kahvelerini yudumlamaya başlıyorlar. Bu sırada Tombi kadar, hatta ondan daha küçük çocuklarını bırakıyorlar takılsınlar. Gözleriyle bile izlemiyorlar. Çocuklar hızla sallanan salıncakların önünden teğet geçiyorlar, kafalarını sağa sola çarpıyorlar, ağlıyorlar, kaydırağın aşağısında duruyorlar ve başka çocukların çarpmalarına maruz kalıyorlar. Bu sırada anneleri genelde hiç istifini bozmuyor, arada bir de diğer çocukları ve annelerini dikkatli olmaları için uyarıyor! Enteresan yani. Bu arada biz genelde Tombi'nin arkasında dolaşıyoruz, çok yakın markaj değil ama bir dedektif halimiz var tabi. Bir keresinde takip etmediğimiz sırada, kafasını kaydırağın kolonuna çarptı ve burnu fena halde kanadı, takip etmeyip de ne yapalım. Bu rahat annelerin çocuklarına da çok birşey olmuyor aslında, sinir bozucu.

Tabi benim rahat annelere sinir olmam ya da olmamam kimsenin hayatında birşey değiştirmiyor. Aslında hangisi daha iyi onu da bilmiyorum, rahat anne olmak mı, yoksa benim gibi bir arada bir derede kalmak mı ya da böyle "annecim annecim annecim" diye ortalarda dolaşan sempatik ve fazla ilgili anne olmak mı? Neden bu kadar zor olmak anne olmak yahu? Ben şahsen, her adımımda her sözümde Tombi'nin hayatı ile ilgili birşey yapmış olduğumu düşünüyorum ve korkuyorum ya yanlış birşey yapıyorsam söylüyorsam diye. Gereksiz ve faydasız düşünceler, hisler bunlar biliyorum da ama bilmek birşey değiştirmiyor. Ayyyy park annelerini çekiştireyim derken, iş yine bilinç akışına döndü, ki başka bir yazıda annelik ile ilgili bilinç akışına dönmem daha iyi olur çünkü doğuma ortalama 20 gün kaldı!!!!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder