13 Eylül 2013 Cuma

Mutlu Anne Olmanın Yolu Fransız Olmak

Herşey "Bringing Up Bebe" adlı kitabı okumamla başladı. Aslında Fransızlara ve Fransız hallere taaaa eskilerden beri takık olmama rağmen, bu takık olma halinin tavan yapması bu kitapla oldu. Kitap, çocuğunu Amerika'da büyüten bir kadın gazeteci tarafından, Fransızların çocuklarını nasıl yetiştirdiği üzerine yazılmış. Şunu kesin olarak söyleyebilirim ki, kitabı okuyan her anne baba, bir Fransız olarak doğmak ve çocuğunu bir Fransız gibi yetiştirmek ister. O kadar farklı ki benim ve etrafımdaki annelerin hayatlarından, Fransız annelerin hayatı. Yani tabi onlar rahat rahat 3 çocuk yapar ve yine de güzel ve havalı görünmeye devam eder. Bir kere; çocuk bakımını destekleyen bir devlet sözkonusu; çocukları bebekliklerinden itibaren gayet şahane, güvenilir devlet kreşlerine, 3 kuruşa verip iş yaşamlarına dönebiliyorlar (Çalışan anneler hiç "Ayyyy keşke ben baksam çocuğuma, çalışmak zorunda olmasam masalını anlatmasınlar. Sabah giyinip süslenip evden çıkmak ve gün genelinde kendi yaşıtlarınla takılmak büyük bir lüks). Ve Fransız anneler iş yaşamının önemine inanıyorlar, sürekli çocuk bakmanın insana iyi gelmediğini, kocalarından bağımsız bir gelirleri olması gerektiğini düşünüyorlar. Ve sonuna kadar haklılar. Şimdi, herşeyin hayırlısı ama, biz Garmin'le ayrılsak, kelimenin tam anlamıyla ben ayvayı yerim. Evet ailem yardım eder ama çalışıyor olsam, kendi param olsa daha iyi olurdu.



Kreş olayı, hele küçükken güvenli bir yere, bırakabilmek çok rahatlatıcı. Burada 3 yaşında anaokulu arıyorsun, hem bir servet hem de şartlar rezalet. Kreş rahatlığı dışında, devlet doğum, lohusalık nedeniyle psikolojisi bozulan anneye psikolog filan da atıyor. İnanabiliyor musunuz? Burada ise lohusalıkta sana cinler gelmesin diye kafana kırmızı kurdele takıyorlar, evin içine bilumum akraba doluşuyor, anne kayınvalide beynini uyuşturuyor ve herkes sürekli olarak "Acaba sütün geliyor mu? Sütün yetiyor mu?" diye soruyor. Süt demişken, Fransız kadınların üzerinde emzirmeyle ilgili de bir baskı yok. İster emziriyorlar, ister emzirmiyorlar. Ama kalkıp kimse onları yargılamıyor! 

Ve aklımda kalan bu birkaç şey dışında Fransız kadınlar kendilerini önemsemeye devam ediyorlar, bizim gibi ya da benim gibi (belki de arıza bende) pinçiklenmiş vaziyette gezmiyorlar, arkadaşlarıyla kahve içtikleri için vicdan azabı duymuyorlar, ya da duştan apar topar çıkmıyorlar. Yemin ederim adam gibi banyo yapmaya, giyinmeye hasretim, ki ben tek başıma bakmadım Tombi'ye. Tek başına bakanları ise düşünmek bile istemiyorum. Peki kendilerini önemsemeye nasıl devam ediyorlar? Çocuklarının kulu kölesi olmayarak, onlara beklemeyi, sabretmeyi, ertelemeyi, kendi kendilerine vakit geçirmeyi öğreterek.

Yani şahane bir annelik tecrübesi yaşıyor Fransız kadınlar. Ve işin güzel yanı Fransa'daki tüm ebeveynler aynı yöntemle çocuklarını yetiştiriyor, belli bir tarz var; çok şımartma, sabrı öğret, kurallar olsun, özgüven olsun vb. Bizde ise herkes ayrı telden çalıyor. Mesela Fransızlar, abur cubura ve ara öğüne karşılar (büyüdüklerinde manken gibi olmalarının sırrı da burada işte!). Sadece bir ara öğün yiyorlar, zararlı bir gıda olabilir bu ara öğün ama minik bir miktarda ve ana yemeklerini ise düzenli olarak, aynı saatlerde yiyorlar. Evdede, anaokulundada aynı sistem. Bizde ise mesela sen evde tatlı, abur cubur vermiyorsun, sonra çocuk anaokuluna başlıyor, bir bakıyorsun ara öğünler; kek, gofret, kutu meyve suyu. Ya da başka bir anaokulunda öğle yemeğinde patates kızartması veriyorlar yanında gazozla. Şimdi tabi tek bir doğru yok ama hepimiz çocuklarımızı aynı tarzda beslesek herşey daha rahat olmaz mı?

Neticede burada anne olmak zor. Mesela bu yazıyı yazmaya çalışırken, Tombi için oyun ablası gelmişti, yani rahat rahat çayımı yudumlayıp, yazımı yazmam mümkündü, mümkün olmalıydı. Ben ise 3 kere bilgisayarı kapatmak, üç beş kere Tombi'nin yanına gidip, "Buradayım tatlım" diyip, biraz yanında oturmak, meyve soyup, yedirmek ve özene bezene süslü püslü bir fincana koyduğum çayımı soğuk içmek zorunda kaldım. Ama tabi suç Tombi'de değil, onu buna alıştıran bende! Fransa'da doğmak ve Paris'te yaşamak vardı işte ama neyse...a

4 yorum:

  1. Sanirim sizin cocugunuz yok

    YanıtlaSil
  2. Ben Fransa'da yasiyorum ve soylediklerinizin coguna katilmiyorum ve ben bir anneyim

    YanıtlaSil
  3. Fransa'nin adi uzaktan kulaginiza hos gelmis

    YanıtlaSil
  4. Kusura bakmayın, yeni gördüm yorumunuzu. İlk olarak an itibariyle 2 çocuk annesiyim, Fransa'nın adı okuduğum kitap (Bringing Up Bebe) ve kitapta anlatılan tecrübeler nedeniyle kulağıma hoş geldi. Ve Fransızlar çocuklarını bahsettiğim şekilde yetiştiriyormuş, bahsettiğim kitabın yalancısıyım.

    YanıtlaSil