9 Kasım 2012 Cuma

Yine Ben Çünkü Anlatmasaydım Delirecektim!

Uzun zamandır blogumdan bilerek ve isteyerek kopmuş durumdaydım. Anlatacak vaktim de yoktu açıkçası ama bugün mutfağı toplarken, eğer içimdekileri anlatmazsam çatlayacağımı, delireceğimi hissettim. Önce kendime mail yazayım ve rahatlayayım dedim. Sonra aklıma, en son bir sene önce yazdığım sevgili bloguma yazmak geldi. Ohhhhh be.
 
Hayatımda bir sene içerisinde çok fazla şey oldu. Aslında 2011 Mart'ından beri oluyordu birşeyler de, o dönemde içimden yazmak gelmiyordu. Amma uzattım lafı, söyleyeyim rahatlayayım. Geçen sene Kasım ayında bir oğlumuz oldu!!!!! Yıllardır istediğim, hayal ettiğim birşeydi. Kelimenin tam anlamıyla "güç" oldu ama çok şükür oldu. Aşılama yöntemiyle hamile kaldım çünkü yumurtalıklarım maalesef pek nitelikli değilmiş. Gönül isterdi tabi normal yollarla olmasını ama olsun, dünya tatlısı oğlum oldu ya:) Fakat hamileliğim çok riskli ve stresli geçti, hep yatmam gerekti. Şöyle göbeğimi gere gere ortalarda dolaşamadım. Yatmaktan ve tabi aslında sürekli tatlı yemekten fena kilo aldım. Şimdilerde çok şükür vermiş durumdayım. Yaaaaa aslında ben bunları anlatmak istemiyordum bugün. Asıl anlatmak istediğim kızgınlığım. Ev hayatına, kadın olmaya, erkeklere, hayata kızgınım.
 
Bütün günü Garmin, ben ve Tombi (oğlum:) sokaklarda geçirdik. Anneme gittik, sahilde yürüdük, dondurma yedik vs. Saat altı gibi eve geldik. Ve eve girdiğimiz anda maraton başladı. Tombi'nin yemeği ısıtılacak, bulaşık makinesi boşaltılacak, Tombi yıkanacak, yemek yiyecek, yatacak, ortalık toplanacak, Tombi'nin tırnakları kesilecek, biz de birşeyler yiyeceğiz, Tombi'nin yarın yiyeceği yemekler pişirilecek, bir koçluk eğitimi olayına giriştim (hala para kazanmaya dair umudum var) onun dersi dinlenecek, ödevi yapılacak, çamaşır yıkanacak, yıkananlar kurutma makinesine koyulacak, askıdakiler toplanacak. Bunların yanısıra ben ise dün aldığım ve bayıldığım Ayça Şen'in "Kalın Kitap"ını okumak, elime yüzüme krem sürmek, bir adet yabancı polisiye dizi izlemek, twittera ve instagrama bakmak (yeni hastalıklarım, bakınca ne oluyorsa), sakin sakin çayımı yudumlamak istiyorum. Fakat ne oluyor? Eve adımımızı attığımız andan itibaren ben yukarıda saydığım işleri yapmaya başlıyorum. Tombi yatana kadar olan süreçte Garmin onunla ilgileniyor. Tombi sızdıktan sonra ise Garmin salondaki oyuncakları şöyle bir topluyor, fazla aç olmadığı için meyvesini yiyor ve o da ne rahat rahat kanepeye uzanıp televizyon izlemeye başlıyor. Öyle bir çemkiresim, bağırasım geliyor ki kendisine. Ohhhhh ne iyi, ben bilmiyorum çünkü yatmasını. Fakat çemkiremiyorum çünkü biliyorum, haklı olduğuma inansam da haksız çıkarır beni. Kendisinin para kazanmak için haftaiçi köpek gibi çalıştığından girer, her gün sırf ben Anadolu yakasında oturmak istiyorum diye çekmek zorunda kaldığı trafikten çıkar. Ama bu benim sinir olmamı engellemiyor. Şu anda da horluyor kendileri. Hayır asıl sinir olduğum, bu erkek milletinin evdeki işler, çocuğun temizliği vb işlerinin kendiliğinden olduğunu sanmaları. Allah'tan çalışmıyorum, bir de çalışsam ve eve gelip bu işleri yapsam yemin ediyorum kan çıkar.
 
İşin acı yanı, kocalarındna daha fazla çalışıp, bir de eve gelince her türlü ameleliği yapan bir sürü kadın var. Nasıl tepeleri atmıyor, nasıl cinnet geçirmiyorlar ya da getirmiyorlar anlamıyorum hiç. Garip bir dünya. Mesela adamın aklına, ben çocuğu uyuturken, kalkıp bulaşık makinesini boşaltmak ya da çamaşırları toplamak gelmiyor. Nasılsa biri yapıyor bütün bunları, o neden yapsın ki? Evliliğimizin ilk yılında, ben de çalışıyordum ve Garmin'den daha erken çıkıp, daha geç geliyordum eve. O zaman yalandan da olsa biraz yardım ediyordu ama yardım isteyen kim, ben iki kişinin de yaşanılan evin, hayatın sorumluluğunu almasından bahsediyorum. Ama yok yok yok yok yok! olmuyor, basmıyor kafaları. Bir de ev işleri çok önemsizmiş gibi davranmıyorlar mı iyice deli oluyorum. "Ne var ki bulaşık makinesini boşaltmakta, iki dakikalık iş!, "Çamaşırı sanki elinde yıkıyorsun. Ne olmuş makineye çamalır koyuyorsan Allah Allah.
 
Ohhhhh biraz rahatlar gibi oldum ama bi kez daha söylemek isterim ki, erkekler son derece tembel ve benim de şu anda gözlerim kapanıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder