14 Kasım 2012 Çarşamba

Kurabiye Fenomeni

Birkaç ay önce bebeklerle ilgili bir seminere gittim. Seminerde ilgimi en çok çeken şey "kurabiye fenomeni" oldu, adından herhalde, ben bir kurabiye severim. "Kurabiye fenomeni" şöyle birşey, küçük çocuk bütün gün, farkında olmadan, kendisinde stres yaratan pek çok şeye maruz kalabiliyor. Eve geldiğinde ise yemek istediği kurabiyeden sadece bir tane kaldığını ve onun da kırık dökük olduğunu görüyor. Ve bir anda hönküre hönküre ağlamaya başlıyor. "Bir kurabiye için ağlanır mı çocuğum?" diye anne ya da babadan fırça yiyor, anneanne ya da babaanne, "Yeni nesil de herşeyi istiyor," diye ahkam kesiyor vs. Kimse bilmiyor ki çocuk çok başka şeyler yüzünden ağlıyor.
 
 
 
Dün akşam ben de "kurabiye fenomeni" yaşadım. Saat 23.00 sularında kendime çay yaptım ve elime bir tabak alıp, önceki akşam masaya koyduğum şekersiz, unsuz diyet kurabiyelerime yöneldim. Fakat o da ne kurabiyelerin yerinde yeller esiyor. Temizlikçi ablamız herhalde yerlerini değiştirdi diyerek dolapları, mutfağı aramaya başladım. Garmin de aramalara destek verdi. Ve nihayetinde buzdolabından ona benzer bir kesekağıdı çıkardı. Bir an sevindim fakat kesekağıdını açıp bayat ekmekleri görünce fena halde tepem attı. Utanmasam oturup ağlayacaktım. Temizlikçimize herşeyi bir yerlere tıktığı için küfrederek, dolap kapaklarını çarparak, "tek istediğim kurabiye yemekti" diye haykırarak ortalığı inlettim. Garmin "Başka birşey yesen, sinirlenme, ne var bunda?" dedikçe "İyi de onlar diyet kurabiyeydi, rejim yapıyorum, nasıl başka birşey yiyeyim?" diyerek bağrınmaya devam ettim. Bu arada çayım soğudu, hayattan nefret ettim, bıraksalar temizlikçi ablayı arayıp "nereye koydun o kurabiyeleri?" diyecektim, kısaca çıldırdım. Garmin benden korkup yatmaya gitti. Ben olsam beni kapının önüne koyardım.
 
Sinirlerim aklıma kurabiyeler geldikçe bozuldu ve diyet kurabiye için ortalığı birbirine katan ben Garmin uyuduktan sonra evdeki tatlı türü herşeyi yedim, bugün de yemeye dışarıdaki kaynaklardan devam ettim. (Bakınız fotoğraf : Çikolatalı fıstık). Neyse sonra yatağa yattım ve kendimle bir muhasebeye giriştim, "Kardeşim sen manyak mısın? Ne var kurabiye yok olduysa" diye, kendimi suçlu buldum ve o anda aklıma "kurabiye fenomeni" geldi. Beni sinirlendiren kaybolan kurabiyeler değil hayattı, günümün nasıl geçtiğiydi, kendime kızmamdı. Ve hiçbir şey yapmamamdı. Bunları düşündükçe iyice berbat hissettim kendimi. Hayatımda neyi nasıl değiştirebileceğimi düşündüm. Hiçbir şey değiştirilemez gibi gözüktü gözüme. Ve bunun üzerine bir gün daha bol abur cubur yiyip, sonra tekrar rejime başlamaya karar verdim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder