31 Ağustos 2010 Salı

Çöpler, Çocuklar ve Bir Kitap

Yan komşumuz 3 gündür, kapının önündeki çöplerini atmıyor. Bugün 4. güne girdik, bakalım. Dün iki kere kapılarını çalıp hem evdeki yardımcılarına, hem kendilerine kapıcının görevine son verildiğini ve çöplerimizi belli bir süre kendimizin atmamız gerektiğini, iletişim dilimiz olan Türkçe olarak anlattım. Fakat bu sabah kapıyı aştığımda, artık korkutucu bir şekilde kokmaya başlayan çöplerle karşılaştım yine. Ne yapmalı acaba? Bugün evden çıkmadan, bir de İngilizce anlatmayı ya da işaret dilini mi denesem? Neden bu kadar zor acaba asansörle aşağı inip, çöpleri atmak? Gerçekten insanları anlamakta zorlanıyorum. Eskiden oturduğumuz sitede apartman görevlisi yoktu ve beş yıl boyunca kendi çöpümüzü kendimiz attık, zaten ne var ki bunda? Torbayı alıp, çöpe atıyorsun! Evden çıkmadan önce, kapılarını tekrar çalmalıyımmm.


Sabah çöple ilgili yaşadığım sinirin ardından, televizyonu açarak günün dehşetiyle de karşılaştım; saklambaç oynayan çocuklardan, aynı aileye mensup 4 kardeş, boş bir evdeki, kullanılmayan derin dondurucunun içine giriyorlar ve kapısını kapatıyorlar. Ve maalesef içinden çıkamayarak, vefat ediyorlar. Aile, çocuklarının eve gelmediğini görünce, aramaya başlıyor ve dördünü bir derin dondurucunun içinde ölü olarak buluyor. 4 kardeş, oyun oynarken ölüyor. Gerçekten dehşet verici. "Çocuklarla ilgilenmek gerekir" diye bir ders çıkarıyorum bu korkunç olaydan. Ne bileyim, saklambaç oynarlarken arada bir gidip kontrol etmek gerekiyor galiba. Çocuklara yol göstermek gerekiyor... Çocukların başına gelenleri düşününce çöp vb gibi günlük saçmalıkları unutuyorum, önemsemiyorum artık.




Çocuklar demişken, Alice Miller'ın "Hayat Yolları" adlı bir kitabını okuyorum. Kitap öykülerden oluşuyor. Farklı farklı karakterlerin yaşamlarında geldikleri noktadan çocukluklarını, aileleriyle ilişkilerini ve tüm bunların şu anki hayatlarındaki etkilerini, karakterleri üzerinde bıraktıkları izleri sorgulamaları üzerine bir kitap. Bir çocuğa ilgisiz ya da aşırı eleştirel davranmanın ileride "çoğumuz" farkında olmasak da ne tip hasarlar bıraktığı üzerine. Bence bu kitabı herkes ama özellikle anne babalar okumalı. Eğer çocuk yetiştirme sorumluluğu üstlenilmişse, bunun gerekleri de yerine getirilmeli bana göre. Ve aslında tüm çocukların ya da kendini değerli hissetmeyen, değersizlik duygusuyla boğuşan yetişkinlerin istediği şey çok basit; karşılıksız sevilmek ve olduğun gibi kabul edilmek. Sizce karşılıksız sevmek çok mu zor?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder