17 Şubat 2025 Pazartesi

Gaza Geldim

 Yeşim Cimcöz'ün her hafta mail kutuma gelen "Haftalık Atıştırmalar" adlı mailini görüyor, silmiyor ama okumuyordum da... Bugün mutfak mesaimi kısmen bitirmiş, kahvaltımı etmiş, masada telefonuma bakıp soğuk kahvemi içerken, son gönderdiği yazıyı okudum. Çok hoşuma gitti. Öncekileri de okuyacağım. Yazı gerçekten büyülü bir şey, biri bir şeyler yazıyor ve o hop bir şekilde, yazan insanı tanımasan da ve birbirinden dünyalar kadar farklı hayatlarınız olsa da, kalbine dokunuveriyor. Ve -bunu aslında kendime söylüyorum- yazmak istiyorsan yazacaksın, koşmak istiyorsan koşacaksın, dans etmek istiyorsan dans edeceksin; alkışlara, onaya, ödüllere, gülümsemelere ihtiyaç yok! 


Yazma örneğinde ne yazmak istiyorum, iyi yazıyor muyum, ya kimse beğenmezse gibi düşüncelerden de uzak durmak gerek, yeni yeni öğreniyorum. Elizabeth Gİlbert'in "Big Magic" adlı kitabı, yazma konusunda gaza gelmek için çok değerli. Yavaş yavaş, sindire sindire okuyorum diyemeyeceğim; kaça kaça, kitabı görmezden gele gele okuyorum çünkü yazmaktan, kötü yazmaktan korkuyorum. Aslında önemli olan tek şey yazmayı sevmem. Elizabeth abla sayesinde, yavaş da olsa, bunu kabul etmeye ve harekete geçmeye çalışıyorum. 



İnsanoğlunun laneti, bence, ne yapacağını bilmek ama harekete geçmemek. Mesela hepimiz fiziksel hareketin, insan bedenine iyi geldiğini biliyoruz ama türlü bahanelerle hareket etmiyoruz. Hermann Hesse "Zamanın mı yok, hevesin mi?" demiş, bir yerlerde okudum. Fakat bu cümle bir tokat gibi patladı yüzümde. Yapmam gerektiği halde yapmadığım her şey bir film şeridi gibi gözümün önünden geçti. Ve birkaç günü kendime sürekli sordum; zaman mı heves mi? Cevap çok basit aslında ama insan kendine bile dürüst olmaktan kaçıyor. Bir de şöyle bir gerçek var, bir şeyi gerçekten istiyorsan o zamanı buluyorsun. Mesela; kolay, aslında bizi tüketen şeylere çok kolay zaman bulabiliyoruz. Kanepede yatıp saatlerce dizi izleyebiliyorum bazen, sonra da 'Nasıl yazayım ben? Bütün gün çocukların peşindeyim, bir de üstüne yemek, temizlik, şoförlük...' diyebiliyorum.


Her gün, üç dört satırlık, gün özetleri yazmayı düşünüyorum. Yazsam mükemmel olur, bence. Dönüp okur, gülerim ya da üzülürüm. Ya da bu sabah olduğu gibi, 'Geçen sene yağmur ne zaman yağmıştı?' diye düşünmek zorunda kalmam, açar bakarım deftere. Yağmur burada, yılda iki üç kere yağıyor ve yağdı mı da, kar tatili hesabı, okullar tatil oluyor. Sanki bu ara yağacak gibi hissediyorum. Tarihi bilsem ne olur, bence iyi olur. Umarım kısa zamanda, mini günlükler yazmaya başlarım ve buraya da her Pazartesi yazmaya devam ederim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder